Dilek Bolat Bayram

KANLA BESLENİYOR BU TOPRAKLAR

Dilek Bolat Bayram

Timur Ankara savaşını kazanıp, Yıldırım ve oğullarını rehin alıp giderken Kars dolaylarında dinlenmek için ordusuyla çadır kuruyorlar.

Timur’un iki oğlu da çadırın önünde nöbet tutarken, Timur ve yaşlı veziri de çadırda dinlenmeye çekiliyor.

İki oğuldan birisi çadırın önündeki ağacın tepesinde, diğeri ise ağacın altında toprakta nöbet tutmaya başlıyorlar.

Yerde, ayağı toprağa değen oğul, ağaçtaki kardeşine, “Karındaşım, babam ve veziri çok yaşlandı. Osmanlı’yı yendik, padişahlarını rehin aldık buna rağmen Anadolu’ya yerleşmiyor. Biz seninle güçlü kuvvetliyiz, gel çadıra baskın yapıp onları öldürelim. Tüm bu topraklar sadece ikimizin olsun, doğuyu birimiz, batıyı birimiz yönetir kardeş kardeş geçinir gideriz” diyor.

Bunun üzerine ağaçtaki, kardeşine kızarak “Ulu babamız duymasın bu söylediklerini. Zaten ondan sonra her şey bize kalacak. İhanet, hele ki babamıza ihanet bize yakışmaz” diyerek kardeşini susturuyor.

Gece saatler ilerliyor, nöbet değiştiriyorlar, ağaçtaki aşağıya iniyor, aşağıda toprakta bulunan kardeş ağaca çıkıyor.

Bu seferde ağaçtan inen, şimdi ayağı toprağa basan kardeş, “Karındaşım senin az önce söylediklerini düşündüm, sen haklısın. Babamızı öldürsek kimse bizden şüphelenmez, tüm bu uçsuz bucaksız topraklar da bizim olur” diyor. Bunun üzerine ağaçtaki kardeş de, “Benim az önce söylediklerimi unut, sen güzelini söyledin. Babamıza, atamıza ihanet edemeyiz. Ben senin söylediklerini, sen de benim söylediklerimi unut, bunları düşünmek bile yanlış” diyor.

Çadırın içinde iki oğlunu da duyan Timur’a; veziri “Kağanım çocuklarınız size ihanet edecek, onların kellesini alalım” diyor.

Vezirine dönen Timur, ”İhanet benim oğullarımda değil, bu toprakların mayasında. Ağacın tepesine çıkan, topraktan uzaklaşan doğruyu düşünüyor. Neden Anadolu’ya yerleşmiyorum sanıyorsun. Bu toprakları insana ihanet aşılıyor,

Kanla besleniyor bu topaklar diyor”

Ezcümle, toplumun her yerinden irin akıyor.

Taksicisi, öğretmeni, doktoru, esnafı, siyasetçisi…

Her yanı ahlaksızlık sarmış durumda.

Üzücü olan da toplum içinde yaşarken, sosyal oto kontrolümüzü kaybettik!

Yanlışa, yalana, dolana ‘dur’ diyemiyoruz.

Desek de sözümüz bir yere varmıyor!

Torununa tecavüz eden dedeler…

Öğrencisini öldüresiye döven öğretmenler…

Halkını sadece bir oydan ibaret gören siyasetçiler…

Ve daha fazlası!!!

Elbette ki hala temiz kalan bir avuç insanımız var.

“Bal tutan parmağını yalar” mantalitesinden kurtulamadıktan sonra bir avuç iyi insanın sözleri de bir arpa boyu yol alamıyor…

(TEKRAR)

Yazarın Diğer Yazıları