Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan ile çok özel

Anadolu Haber'e özel açıklamalarda bulunan Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, çocukluğundan bu yana hem alaylı hem mektepli yetiştiğini belirterek, 'Üniversite ikiye kadar taş ustası olan amcamın yanında çalıştım, ekmeğimi taştan çıkardım.' dedi.

Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan ile çok özel

Anadolu Haber'e özel açıklamalarda bulunan Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, çocukluğundan bu yana hem alaylı hem mektepli yetiştiğini belirterek, "Üniversite ikiye kadar taş ustası olan amcamın yanında çalıştım, ekmeğimi taştan çıkardım." dedi. 
2002 yılından bu yana aktif siyasetin içinde olan ve 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Hacılar Belediye Başkanlığı görevine seçilen Bilal Özdoğan, bilinen belediyecilik ve siyaset yaşamının dışında kalan hayatını Anadolu Haber 'e anlattı.

HEM ALAYLI HEM MEKTEPLİ YETİŞTİM
Hacılar doğumlu olan Özdoğan, kendisini hem alaylı hem de mektepli olarak tanımladı. Ortaokul yıllarında çalışmaya başladığını söyleyen Özdoğan, "Çocukluğum Kayseri merkezde Küçükali Mahallesi 'de geçti. Kışları oradaydım ama yazları Beğendik Bağlarında kalırdık. Ben 73 doğumluyum; bağlardan eski usül göçleri yaşayan belki de son neslim. Yazları okullar kapanınca göç kamyonlarıyla bağımıza göçerdik. Okul açıldıktan bir kaç hafta sonra, Eylül sonu itibariyle de Kayseri 'mize dönerdik. Ama biz tabi ki, Hacılar merkezini iyi bilirdik. Dedem 50 'lerde Kayseri 'ye göçmüş ama Hacılar merkezinde akrabalarımız olduğu için meydanın eski halini, otobüslerle gelip gittiğimizi bilirim. Ben bir taraftan alaylı bir taraftan mektepli yetiştim. Babam Camikebir esnafındandır. Ben de ortaokul yıllarımda babamın yanında çalıştım. Amcamlar taş yapı işleriyle uğraşırlardı. Üniversite ikiye kadar onların yanında çalıştım, ekmeğimizi taştan da çıkardık." diye konuştu.

ÇOCUKLUĞUMDA KABİNEDEKİ İSİMLERİ TEK TEK SAYARDIM
Çocukluğunda, o dönemdeki kabinedeki isimleri sayacak kadar siyasete meraklı olduğunu söyleyen Erdoğan, ilkokul ve lise yıllarında sınıf başkanlığı yaparken, ileride devlet yönetiminde bulunsa nasıl hizmet edeceğine dair kafa yorduğunu ifade etti. Özdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben 2002 'den beri siyasetteyim, 2003 başında yapılan kongreden beri de Hacılar ilçesi AK Parti teşkilatında değişik kademelerde görev aldım. 2014 'te de meclis üyeliği başkan yardımcılığı görevini yürüttük. Bunların hepsi Hacılar 'ımıza olan sevdamızdan, hizmet aşkımızdan kaynaklanmakta. İşin doğrusu çocukluğumda Hacılar 'a belediye başkanı olayım diye düşünmemiştim ama siyasete ilgim vardı. Rahmetli Özal 'ın 1983 'tek ilk seçimlerini, orada Turgut Sunalp, Necdet Calp 'in birebir seçim tartışmalarını çok iyi hatırlarım. O kabineden de isimleri sayabilirim. Devlet başkanlarının sıralamasını bilirdim çocukluğumda, siyasete merakım vardı yani... İlkokulda sınıf başkanı olmuştum, ortaokulda değil ama lisede yine başkanlık tecrübem olmuştu. O yaşlarda, bugün buralarda söz sahibi olmazsak, yarın devlet yönetiminde ne olur diye de düşünmüşlüğüm olmuştu."

BAŞKAN OLAYIM DİYE BİR HESABIM OLMADI
Siyasî hayatı boyunca hiçbir zaman siyasete talip olmadığını, yalnızca kendisine uygun görülen görevlere layık olabilmek için gayret gösterdiğini belirten Özdoğan, "Talip olmak elbette kötü bir şey değil ama biz ilçe teşkilatına girerken bir gün belediye başkanı olalım diye bir hesap içinde olmadık. İlçe teşkilatında yaptığımız işlerden de alnımızın akıyla çıktık. 2004 yerel seçimleriyle başladı o seçim serüvenimiz; ne kadar referandum, cumhurbaşkanlığı seçimi varsa, ne kadar yerel seçim varsa gördük. Sonrasında da Allah nasip etti, Doğan Başkan döneminde başkan vekili olduk. O dönemde dahi başkan adayıyız demedik. Hiç kimseye de dilekçe verdim demedim. O tür şeyleri sevmiyorum. Bu işler nasip kısmet işidir, herkesin gönlünden geçmelidir. Bu noktada gençlik kollarından itibaren gençlerimizin bu tür hedefleri de olmalı. Teşkilat kültürü çok önemlidir, bu kültürü aldıktan sonra bu tür yerlerde olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aslolan hizmet tabi ki ama nasipse de oluyor zaten." şeklinde konuştu.

ADAY OLMAZSAM DÜNYANIN SONU OLMAZ
2003 yılında AK Parti Hacılar İlçe Kongresinde, İlçe Yönetim Kurulu Yedek Üyesi olduğunda da, belediye başkanlığı koltuğunu hayal etmediğini kaydeden Özdoğan, "Şu anda hedefim, bu koltuğu ve ilçeye layık olabilmek; 2024 seçimlerine kadar elimden gelenin fazlasıyla buraya hizmet edebilmek. 2024 'te aday olmazsanız ne olur diye soruyorlar bana. Dünyanın sonu olmaz, bizim bu kültürü de geliştirmemiz gerekiyor. Ben avukatlık yapan biriydim, şu anda yapmıyorum, ofisimi bıraktım. Olmazsa giderim, bıraktığım ofise ve 'Arkadaşlar ben geldim. ' derim." dedi.

SİYASÎ NEZAKET KALMADI
Bugünkü siyasetin geçmiştekine göre temel farkının, giderek yitirilen 'siyasî nezaket ' olduğundan yakınan Özdoğan, şunları söyledi: "Bu zamanda siyasi nezaketin olmadığını görüyorum. Hiç kimsenin haddine değildir bir cumhurbaşkanına diktatör benzetmesi yapmak. Sandık kurulmuş mu ve yüzde 52 oy alınmış mı? Baktığımız zaman geçmişten beri o siyasi çizginin rahmetli Menderes 'e, Özal 'a diktatör benzetmesinde bulunduğunu biliyoruz. Şaşırdık mı, şaşırmadık. Ama bu dönemde daha yakışıksız beyanlar görüyorum. İnsanları eleştirirsiniz ama direk hakaretemiz beyanlarda bulunmak hoş değil. Yerel siyasette de dahi insanların makam, koltuk için doğruluğundan emin olmadığı bilgileri paylaştığını üzülerek gördüm. Bunlar geçmişte vardı ama bu kadar değildi. Şuna da üzülüyorum; geçmişte de farklı siyasi partiler vardı ama çocukluğumda babalarımızın, büyüklerimizin siyasi tartışmaları daha hoştu ve sonucunu daha tatlı bağlarlardı. Şimdi ise sonu tatlıya bağlanan bu tür tartışmaları görmek güçleşti."

DURUŞMALARI ÖZLÜYORUM
Avukatlık mesleğini de kimi zaman özlediğini dile getiren Özdoğan, "Avukatlıkta meseleler giriş, gelişme, sonuç mantığıyla çözülür. Ama buranın manevi hazzı da çok daha farklı. Bir insanın bir sorununu çözmeye vesile olmanız çok güzel. Bizim ilçemizde insanlar başkanı kendinden küçükse kardeşi görür, kendinden büyükse abisi görür, evladı yaşındaysa evladı görür. Sizi sırdaş olarak görür, bu sırların sizde kalacağını da bilirler. Duruşmaları özlüyorum ancak pandemi döneminde adliyenin halini görünce halimi şükrediyorum."

HOBİLER: YÜRÜYÜŞ, BİSİKLET SÜRMEK, KİTAP OKUMAK...
Yürüyüş yapmayı, bisiklet sürmeyi ve kitap okumayı sevdiğini söyleyen Özdoğan, pandemi sürecinde Kur 'an-ı Kerim 'in Türkçe meailini okumaya başladığını belirtti. Herkese hayatında en az bir kere Kur 'an-ı Kerim 'in Türkçe mealini okuma konusunda tavsiyede bulunan Özdoğan, hobilerine dair şu bilgileri verdi: "Yürüyüş yapmayı ve bisiklet sürmeyi çok seviyorum. Kayakta başarılı olamadım, en son denemem 4 yıl önce falan oldu. Ama bizim çocuklar becerebildiler. Kitap okumayı çok severim, günlük basını da takip etmeye çalışıyorum. Onun dışında elbette hobi değil ama en çok hoşlandığım şey ailemle vakit geçirmek. Bu hafta sonu yasakları bu anlamda işimize geldi. Çünkü onların çocuklukları, gençlikleri birden oluyor, onlarla ilgilenmek çok hoşuma gidiyor. Annem, babam, kayınvalidem, kayınbabamla ilgilenmek de bizim için çok huzur verici işlerden."

KUR 'AN-I KERİM 'DEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM
"Kitap okumayı çok seviyorum ama malûm işlerden dolayı eskisi kadar vakit bulamıyorum. Yine de evde kitap okuma saatleri yapmaya gayret ediyorum. En son Ayşe Kulin 'den 'Tutsak Güneş 'i okudum. Geçen hafta Ahmet Günbay Yıldız 'dan 'Babamdan Sonra 'yı okudum. Ayşe Kulin, İskender Pala, Turgut Özakman en sevdiğim yazarlardan. Bu aralar Kur 'an-ı Kerim 'i meali ile birlikte 2 'nci kez okuyorum. Orada Cenab-ı Hakk 'ın doğruyu 4 büyük kitapla ve aradaki peygamberlerimizle her zaman ilettiğini ama insanların gerçeği gördüğü halde inanmamak için ellerinden geleni yaptığını gördüm. Bu helak olmalarından da bir anda olmadığını gördüm. Bazen insanlar hayret ediyorlar ya neden anlamıyorlar diye; anlamaz. Bu, geçmişte de böyle olmuş zaten. Ve dünyada bir tarafın refah, bir tarafında da sıkıntı içerisinde olmasının bu güne has bir şey olmadığını, mücadelenin hep olduğunu; bu nedenle gerek kişisel hayatımızda gerek sosyal hayatımızda sorunlarımız olacağını, bunları büyütmememiz ve aksine şükretmemiz gerektiğini anladım. İkinci kere de o nedenle okuyorum. Her Müslümanın da en az bir kez hem Arapça hem de Türkçesinden Kur 'an-ı Kerim 'i okuması gerektiğine inanıyorum."

ŞÜKREDERSEK FARK EDERİZ
Hayatında şükretmeye özellikle önem verdiğini dile getiren ve insanlara da şükür konusunda daha hassas olmalarını öneren Özdoğan, "Her sabah uyandığımızda şükretmeliyiz. Sağlığımız olduğuna şükretmeliyiz, çoluğumuz çocuğumuz varsa onların sağlıklı olduğuna şükretmeliyiz. İşimiz olduğuna şükretmeliyiz ve bu şükrün gereği de, daha iyi bir dünya için ne yapmamız gerektiğini her zaman mülahaza etmeliyiz. Her olayda bulunduğumuz konumun farkında olmalı ve daha iyisini nasıl yapabileceğimizin derdinde olmalıyız. Çünkü şükretmezsek farkında olamayız." ifadelerini kullandı.