Market raflarında parlayan domatesler, irileşmiş elmalar, sanki fabrikadan çıkmış gibi hepsi aynı boyda salatalıklar… Görünüşleriyle göz kamaştıran bu meyve ve sebzelerin ardında görünmeyen bir gerçek yatıyor: pestisitler, hormon bozucular ve kanserojen maddeler. Soframıza kadar gelen bu ürünler, artık sadece doyurmuyor; farkında olmadan sağlığımızı da tehdit ediyor.
Tarımda verim artışı, hastalıklarla mücadele ve ürün kalitesi adına kullanılan pestisitler kontrolsüz şekilde doğaya ve insan sağlığına zarar veriyor. Özellikle hormon bozucu etkileriyle bilinen bazı kimyasallar, sadece tarımsal ürünlerle sınırlı kalmıyor; toprağa, suya, hatta anne sütüne kadar ulaşabiliyor. Bu maddeler vücut sistemimizi alt üst edebiliyor, çocuk gelişimini engelleyebiliyor ve kanser gibi ölümcül hastalıkların zeminini hazırlayabiliyor.
Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) defalarca uyardı: Pestisit kalıntısı taşıyan gıdalar insan sağlığı için ciddi risk oluşturuyor.
Ancak uyarılar ne yazık ki yalnızca raporlarda kalıyor! Denetimlerin yetersizliği, bazı üreticilerin bilinçsiz veya çıkar amaçlı uygulamaları, halk sağlığını göz göre göre tehlikeye atıyor.
Peki çözüm ne?
Tarımda kimyasal kullanımının daha sıkı denetlenmesi,
Kalıntı testlerinin şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılması,
Organik ve iyi tarım uygulamalarının desteklenmesi,
Tüketicinin etiket okuma ve farkındalık bilincinin artırılması,
Gıdalarda izlenebilirlik sistemlerinin zorunlu hale getirilmesi,
Bugün önlem almazsak, yarın sağlıklı nesillerden söz etmek mümkün olmayacak. Soframızdaki her lokmada yalnızca besin değil, aynı zamanda bir kimyasal kokteyl yiyoruz. Bu yüzden mesele sadece bir tarım sorunu değil; bir halk sağlığı, bir insan hakkı meselesidir.
Yetkililere düşen görev açık: Denetle, düzenle, koru. Bize düşense bilinçli tüketici olmak. Çünkü sağlıklı bir gelecek, sağlıklı gıdalarla başlar.