Eskiden sadece belli başlı market raflarında gördüğümüz ‘glutensiz’ etiketli ürünler artık hayatımızın her yerinde. Raflar dolu ama cüzdanlar boş. Çünkü glutensiz yaşamak, özellikle çölyak hastaları ve gluten intoleransı olanlar için bir zorunlulukken, bu zorunluluk gün geçtikçe pahalı bir tercihe dönüşüyor.
Bir düşünün: Normal bir makarna 15-20 TL’yken, glutensiz makarna 100 TL. Ekmek almak istiyorsanız, bir somun ekmeği 10 liraya bulurken, glutensiz olanı 60 liradan başlıyor.
Kimine göre bu fark, üretim sürecindeki maliyetlerle açıklanabilir. Ancak markete her girdiğinde ürün etiketlerini endişeyle okuyan bir annenin ya da öğrenci bütçesiyle geçinen bir çölyak hastasının gözünden baktığınızda, bu fiyat farkı sadece ‘maliyet’ değil, bir adaletsizliktir.
Glutensiz beslenen insanlar iki gruba ayrılıyor: Biri bu yolu sağlık trendi olarak görenler – ki onlar için bu bir tercih. Diğeri ise bu beslenme biçimini yaşamak zorunda olanlar; yani çölyak hastaları ve gluten intoleransı olan bireyler. Onlar için bu ürünler, market rafındaki sıradan gıdalar değil, hayati önem taşıyan besinler. Ancak bu ürünlerin fiyatı, sanki sağlıkları için değil, zevk için alışveriş yapıyorlarmış gibi belirleniyor.
Kayseri’de de durum farklı değil. Glutensiz ürün bulmak artık biraz daha kolay olsa da, fiyatlar hâlâ cep yakıyor. Özellikle dar gelirli aileler için glutensiz yaşamak, ay sonunu getirmeyi daha da zorlaştırıyor. Devletin sunduğu çölyak yardımı yetersiz kalıyor, bazı şehirlerde hiç erişilemiyor bile.
Peki bu işin çözümü ne? Öncelikle glutensiz ürünlerin üretim ve dağıtım süreçlerinin devlet tarafından daha fazla desteklenmesi gerekiyor. İkincisi, bu ürünlerdeki KDV oranı düşürülmeli. Çünkü bu insanlar lüks tüketmiyor, sadece sağlıklı kalmaya çalışıyor.
Sağlık, herkesin hakkı. Ama günümüzde bu hak, maalesef cüzdanın kalınlığıyla ölçülüyor. Glutensiz yaşamak kimse için bir ayrıcalık olmamalı. Hele ki bu, bir zorunluluksa...