Sümeyye Koşar

Bir Kitap Valizden Çıktı, Edebiyat Konuşmaya Başladı

Sümeyye Koşar

Bugün, sıradan bir tramvay yolculuğunda hayat bana unutulmaz bir anı hediye etti. Kalabalık bir vagonda ayakta durmaya çalışırken, elinde küçük bir valizle dikkatlice ilerleyen bir adam yanıma oturdu. Gözlerinde yorgun ama huzurlu bir ifade vardı. Sakin sesiyle benimle sohbete başladı.

Bir ara valizini açtı, içinden bir kitap çıkardı: Gölge Kız. İsmi, kapağındaki sadelikle bile merak uyandırıyordu. Kitaba bakarken, bana dönerek ‘Ben yazdım,’ dedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Sessiz bir edebiyatçı duruyordu yanımda: Murat Tuncel.

Yıllarını Hollanda’da geçirmiş bir yazar. Rotterdam Konservatuvarı’nda Türk dili ve edebiyatı dersleri vermiş, orada edebiyatını büyütmüş. Ama o gün Kayseri’deydi. Nedenini sorunca sesi yavaşladı, gözleri uzaklara kaydı:

‘Eşim Sarıoğlan Karaözü köyündendi… Bir yıl önce kaybettim. Onun anısını yaşatmak için köye yaptırdığımız eve bakmaya geldim.’

O an, karşımda yalnızca bir yazar değil; acıyı, sevgiyi ve hatırayı taşıyan sessiz bir yürek oturuyordu.’ Kitabını bana uzattı, içine içten bir not düşüp imzaladı. Sayfalarından, sadece bir kurgu değil, bir hayatın izleri taşınıyordu. Ve o hayat, edebiyatla sarılıp zamana direnmişti.

Murat Tuncel yalnızca yazar değil; aynı zamanda Türkçe’nin, hikâyenin ve anının izini dünyanın dört bir yanına taşıyan bir edebiyat işçisi. Öyküleri ve romanları Hollanda’dan Suriye’ye, Kore’den Bulgaristan’a, Rusya’dan Almanya’ya birçok dile çevrilmiş. Süper Kurbağa adlı çocuk romanı sahnelenmiş, devlet tiyatrolarının repertuarına girmiş. Osmanlı tarihini anlatan dört ciltlik roman serisiyle edebiyatın belleğine tarih katmış. Varlık, Cumhuriyet Kitap, Evrensel Kültür gibi önemli dergilerde öyküleri ve yazıları yer almış.

Birçok ödül de almış:

1979 Kültür ve Spor Bakanlığı Gençlik Öykü Ödülü,
1994 Şükrü Gümüş Roman Ödülü,
1997 Halkevleri Roman Ödülü,
2000 Orhan Kemal Öykü Ödülü...

Ama bunların hiçbirini böbürlenerek anlatmadı. Tersine, sanki kendi değil de başkası kazanmış gibi sakin, alçakgönüllüydü.

Bu karşılaşma, bana bir kez daha edebiyatın ne denli derin bir köprü olduğunu hatırlattı. Bazen bir yazar bir tramvay koltuğunda karşınıza çıkar; bazen bir kitap bir valizden çıkıverir; bazen bir hikâye tam da yaşadığınız anın içinde şekillenir. Edebiyat, yalnızca yazmak ya da okumak değildir; tanımadığınız bir insanla paylaştığınız bir an, bir hatıra, bir göz teması da olabilir.

Bugün, bir yazar yanıma oturdu. Ama aslında, edebiyat yanımdaydı. Hem kayıpların hem kelimelerin gölgesinde, hayatın ta kendisiydi...

Yazarın Diğer Yazıları