Sümeyye Koşar

Aç kalmaktan öteye geçebiliyor muyuz?

Sümeyye Koşar

Ramazan, sabrın, paylaşmanın ve fakirin halinden anlamanın ayıdır. Oruç tutarak açlığın ne demek olduğunu idrak ederiz, böylece nimetlerin kıymetini bilir, şükretmeyi öğreniriz. Ancak günümüzde Ramazan'ın ruhuna ters düşen bir gerçekle yüzleşiyoruz: İsraf!

Gün boyu aç kalan bir insanın akşam yemeğine daha bilinçli yaklaşması beklenir. Fakat iftar sofralarında tam tersi bir manzara ile karşılaşıyoruz. Abartılı menüler, tüketilemeyecek kadar fazla yemekler ve ardından çöpe giden tabaklar... Oysa orucun amacı, açın halinden anlamak ve israfı terk etmektir.

Bir yanda iftar çadırlarında karnını doyuran insanlar varken, diğer yanda lüks sofralarda yenmeden çöpe atılan yemekler var. Ramazan'ın asıl amacı fakirlerin halinden anlamaksa, neden hala israf içindeyiz? Tutulan oruç sadece aç kalmaktan ibaret midir, yoksa özümüzde bir değişim oluşturmak mıdır?

İsraf, sadece yiyeceklerle sınırlı değil. Ramazan ayında artan alışveriş çılgınlığı da dikkat çekici. Her yıl bu dönemde marketlerde alışveriş arabaları tıka basa dolduruluyor. Kullanılmayacak kadar fazla alınan gıdalar, gereksiz harcamalar ve tüketim çılgınlığı... Oysa Ramazan, sadelik ve paylaşım ayıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: ‘Ademoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır.’ (Tirmizi) Bu hadis, aslında bize dengeli ve bilinçli tüketimin önemini anlatıyor. Oruç, sadece midemizi değil, nefsimizi de terbiye etmeli. Açken halini bildiğimiz fakirleri, tokken unutuyorsak oruç gerçekten amacına ulaşıyor mu?

Ramazan'da gerçek bir farkındalık oluşturmak istiyorsak, israfı hayatımızdan çıkarmak zorundayız. İhtiyacımız kadar almak, sofralarımızı ölçülü kurmak ve paylaşmayı artırmak... İşte bu, Ramazan'ın ruhunu anlamanın ve orucu hakkıyla tutmanın en güzel yoludur.

Tuttuğumuz orucun ne kadar gerçek olduğunu düşünme vakti gelmedi mi?
 

Yazarın Diğer Yazıları