Alparslan Alya

Ramazan bir kimlik inşasıdır

Alparslan Alya

Ramazan ın insanlığa kazandırdığı en önemli özelliklerden biri kimlik inşasıdır. Dağılmış parçalanmış ve örselenmiş zihinler, iğfal edilmiş ruhlar, birey ve toplumların kimlik inşası mümkün değildir. Taş ustalarının ya da marangozların elinden çıkan ilkel putlar ve modernizmin ürettiği soyut tapılan nesnelerin tapınıcıları da toplumsal bir kimlik

üretemezler. Kâğıt üzerinde var olan aidiyetlerin pratikte olmadığı bu çağın gerçeklerindendir.

 

Romanın ve İran ın egemen olduğu topraklarda sürü psikolojisi çerçevesinde kalabalıklardan bahsedilebilir ama örgütlü İslami deyimle ümmet bilinci içerikli bir kimlikten söz edilemez. Aslında Amerika’nın da böylesi bir konumda olduğu söylenmelidir. Vicdani ve irfani değerlerin bir arada tut(a)madığı ve orantısız güvenlik tedbirlerinin zoraki bir arada tutuğu toplumların kimlik sahibi olduğunu söylemek abesle iştigal olacaktır. Çünkü kimlik; inanç, kültür ve ortak ideallerin adıdır.

 

Risalet öncesi Mekke; köleler, yoksullar ve ezilenler şehri. Onurları ve gururları ellerinden alınmış insan yığınları. İsimleri bile efendileri tarafından değiştirilen; babaları unutturulan ve kendilerine tabi kılınan köleler. Zihinleri ve tarih bilinçleri yok edilmiş adeta bir malzeme yığını haline gelen bireyler. Risalet sonrası Mekke ikram edilen ve bereketlendirilen şehir anlamına; Mekke-i Mükerreme adını alır. Başta Beytullah olmak üzere insan dâhil her şeye iffet ve onurları iade edilir. İranlı olan Selman-i Farisi Hz. Peygamberin Selman bizdendir övgüsüne layık görülürken, İslami davetin en önemli görseli olan ezanı Habeşistanlı bir köle Bilal-i Habeşi seslendirmiştir.

 

Ramazan ın felsefesi Hz. Ömer, Bilal ve Selman a dar kabile kimliğinden küresel ve çağlar üstü aidiyet sundu; Hz. Ömer in deyimi ile Ömer bin Hattab değil Ömer bin İslam; Yani İslam ın oğlu Ömer. Yeni bir kimlik inşa ediliyordu insanlığa; Mekke merkezli. Bu kimlik dini anlamda İslam adını alırken sosyal ve siyasal anlamda Ümmet olarak şekillenmekteydi. Parçalanmış toplumların kenti olan Yesrib Ramazan ayının ilkelerinin egemen olmasından sonra Medine-i Münevvere (Nurlu Şehir) adını almış; dağılmış zihinlere ve kavga halinde olan topluluklara bir kimlik kazandırmıştır; ümmet. Yesrib in köklü iki kabilesi Evs ve Hazreç yüzyıllar süren savaşları Yahudilerin fitne ateşinde Yesrib i bir yangın yerine çevirmiştir. Ama bu kent Medine adını alınca Medine olunca yeni bir kimliğe kavuşuyordu; Müslüman.

 

Ramazan iman edenlere iki unvan kazandırdı; inanç bazında Müslüman sosyal ve siyasal küresel anlamda Ümmet. Ramazan ın değerleri yalnızca yaşarken değil ölürken bile kimlikli bir ölümü yalnızca Müslüman olarak ölmeyi söylemektedir. Ancak son iki yüzyılda ve özellikle bu zaman diliminde; ramazanın inşa etmek istediği ümmet kimliği inşasına Müslümanların bir

kardeşlik tuğlası koymaktan çok uzak oldukları görülmektedir. Şüphesiz ki ümmet kimliği inşasının önündeki en büyük engel ırkçılıktır.

 

Halbuki son nebi (sav) Asabiyet/ırkçılık davası güden bizden değil buyurmasına rağmen; şeytan ve egemen/işgalci güçlerin zihin kontrolünde olanlar; ümmet kimliğinin önünde engel olmayı sürdürmektedirler.

Yazarın Diğer Yazıları