KOCA ŞEHİRDE YALNIZ ÖLÜMLER

Büyükşehirlerin kangrenleşen sorunu 'yalnızlık ' Kayseri 'de de kendini gösterdi. Kayseri 'de son 1 ayda, engelli olan 2 çocukla birlikte 10 kişi evinde ölü olarak bulundu.

KOCA ŞEHİRDE YALNIZ ÖLÜMLER

Kayseri 'de yerel ve ulusala yansıyan haberlere göre ikisi 5 ve 12 yaşlarında çocuklar olmak üzere, yaşları 36 ile 82 arasında değişen 10 kişi evinde ölü olarak bulundu. Meydana gelen olaylarda; 28 Ekim 'de, Gesi Fatih Mahallesinde, kendinden haber alınamayan 75 yaşındaki İ.A. evinde; 1 Kasım 'da, Kocasinan ilçesine bağlı Köprülü Caddesinde bir apartmanda, yakınlarının kendisinden haber alamadığı yalnız yaşayan A.Ç.; 2 Kasım 'da, Kocasinan ilçesine bağlı Erkilet General Emir Mahallesinde 12 yaşındaki H.O. adlı epilepsi hastası kız çocuğu odasında; 3 Kasım 'da, Melikgazi ilçesine bağlı Hürriyet Mahallesinde, fiziksel engelli ve epilepsi hastası olan 5 yaşındaki A.H. odasında; 4 Kasım 'da, Selimiye Mahallesi’nde ikamet eden 62 yaşındaki M.A.C. 'nin (62) evinde; 9 Kasım 'da Kocasinan ilçesine bağlı Yeşil Mahallesinde yalnız yaşayan 82 yaşındaki Fatma Belek evinde; 21 Kasım 'da, Kocasinan ilçesine bağlı Erciyesevler Mahallesinde 36 yaşındaki İbrahim K. evinde; 21 Kasım 'da, Melikgazi ilçesine bağlı Tacettin Veli Mahallesi nde meydana gelen olayda, 78 yaşındaki Necati Ç. evinde; 24 Kasım 'da Yenişehir Mahallesi Saba Sokak üzerinde 68 yaşındaki Mualla N. 'den evinde; son olarak 27 Kasım 'da Kocasinan ilçesi Ahi Evran Mahallesinde kızıyla birlikte yaşayan 77 yaşındaki Lamia K. evinde ölü bulundu.

"VİRÜS KORKUSU YALNIZLAŞTIRDI"

Konuyla ilgili olarak Anadolu Haber 'e açıklamalarda bulunan Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (ERREM) Müdürü Öğr. Gör. Mustafa Atak, son zamanlarda sayısı artan evde yalnız ölümlerin nedenini; zaten var olan yalnızlaşmanın, pandeminin yarattığı korkuyla birlikte artmasına bağladı.

Pandemi sürecinde tüm dünyada meydana gelen korkuyla birlikte insanların birbirlerinden daha fazla uzaklaştığını belirten Atak, "Bu ölümleri incelediğimizde daha çok yaşlı ve engelli bireylerin evde ölü bulunduklarını görüyoruz. Genel olarak toplumumuzda sosyal çözülmeler zaten vardı, dezavantajlı kesimlere tutumumuzda da toplum olarak eksiklerimiz vardı. Pandemi nedeniyle topluma korku salınmasıyla, zaten var olan uzaklık daha çok arttı. İnsanlar bu süreçte daha fazla yalnızlaştı. Biz süreci doğru algılayamadık, aşırı abarttık. Evet, hasta olmaktan korkalım ama bu kadar birbirimizden uzaklaşmanın, bu olaylarda olduğu gibi olumsuz sonuçları olacağını bilelim." dedi.

"VİRÜSÜN TOPLUMSAL ETKİLERİNİ BİLMİYORUZ"

Koronavirüsün tıbbi olarak bilinmezliklerinin yanı sıra, toplumda ortaya çıkaracağı yan etkilerin de bilinmediğine dikkat çeken Atak, "Bu dönemde evde yalnız ölümlerin yanı sıra intiharlar, boşanmalar da arttı. Çocuklar eskisine oranla daha fazla sosyal medya ve internet kullanır hale geldi. Evet, tıp bilimcileri virüsle ilgili bir sürü bilinmez olduğunu söylüyor ama pandeminin toplumsal olarak ortaya çıkaracağı etkileri de bilmiyoruz. Bunlar henüz buz dağının görünen yüzü. Bu gibi olayların artacağını hesap ederek önlemler alınması gerekiyor." diye konuştu.

"SOSYAL BİLİMLER KURULU DA OLMALI"

Sağlık Bakanlığı tarafından, Bilim Kurulu gibi işlev gören ancak olayın toplumsal ve sosyal etkileri ile ilgili incelemeler yapan ve önerilerde bulunabilecek bir 'sosyal bilim kurulu 'nun, kurulması gerektiğinin altını çizen Atak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bilim Kurulu şüphesiz çok iyi çalışmalar yapıyor. Bu sürecin bu zamana kadar kontrol altında tutulabilmesinde de çok fazla katkıları oldu. Ancak onlar, alanı gereği konuyu sadece tıbben ve hastalık düzeyinde değerlendirdikleri için açıklamaları genellikle korku temelli oluyor. Evet, korkmamız lazım ama bir yandan da sakin kalabilmeyi, daha fazla empati yapabilmeyi becerebilmemiz lazım. Topluma korku salmak yerine ümit verebilen, önerilerde bulunan, aynen Bilim Kurulu 'nun çalıştığı gibi sosyal alanlarda çalışan bir başka bilim kurulu oluşturmak lazım."

"SOSYAL BİLİMLERİN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI"

Söz konusu olayların, felsefe başta olmak üzere psikoloji, sosyoloji, din bilimi gibi sosyal bilimlerin önemini de ortaya çıkardığını kaydeden Atak, "Felsefede 'anlam ' kavramıyla birlikte; hayatın anlamı, anlam arayışı gibi konuların; toplumu anlamak adına, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, kültürel çalışmaların, bu tür durumlarla mücadele ederken din bilimlerinin önemi ortaya çıktı böylece. Bu konular sosyal bilimcilerin, bağlantılı olarak Diyanet 'in alanıyla ilgili. Bu alanlarda yapılan çalışmalar insan ilişkilerini sadece tek boyuttan, korku temeli üzerinden değil de, daha geniş perspektiften ele alınmasını sağlar ve bu bilim dallarındaki uzmanlar insanlara bu süreci daha sakin atlatmanın yolunu gösterebilir. Süreci iyi yönetmek, bunun için de bu alanlardaki bilim insanlarının bir araya geleceği bir bilim kurulu oluşturmak, böylece gelecekteki etkilerini aza indirmek bu şekilde sağlanabilir." ifadelerini kullandı.

ÖZEL HABER Selma Kara