Vagon ikileminin ortaya çıkardığı sorunlar bugün de düşünce dünyasında tartışmalara yol açmaktadır. Vagon İkilemi ilk kez 1967’de ortay atılmaktadır. Aslında iddia Aquinaslı Thomas tarafından ortaya konulmuştur.
İsterseniz işe Vagon İkilemi’ni anlatarak başlayalım: Trenin frenleri tutmuyor. Sürücünün aracı durdurması mümkün değil. Baktığınızda 5 işçinin raylar üzerinde oturduğunu görüyorsunuz. Eğer bir şeyler yapılmazsa adamlar ölecek. Birden yanı başınızda treni başka bir hatta yönlendirebilecek bir manivela olduğunu fark ediyorsunuz. Ancak, bu ikinci hatta baktığınızda üzerinde 1 kişinin oturduğunu görüyorsunuz. Trenin yönünü değiştirdiğinizde ilk hattaki 5 kişi kurtulacak ama, ikinci hattaki 1 kişi ölecektir. Siz bu durumda ne yapardınız?
Bir düşünceye göre;
1.Bir işlemin doğruluğu veya yanlışlığı yalnızca doğurduğu sonuçlara bağlıdır,
2.Bir işlem ne denli iyi sonuçlar doğurursa, o denli doğru bir harekettir.
Bu düşünce iki büyük kola ayrılmaktadır. Birinde iyiliğin ölçüsü hazken, diğerinde sağlık-güvenlik ve refahtır. Vagon İkilemi örneğine bakarsak bir yaklaşım manivelayı çekmeyi ahlaki açıdan iyi görürken, diğer yaklaşım manivelayı çekmenin ahlaki açıdan yanlış olduğunu söylemektedir.
Başka bir öğretiye göre, bir kişinin zararlı olacağı tahmin edilen bir olayı gerçekleştirmesi aşağıdaki koşulların bulunması halinde ahlaki sayılmalıdır;
1’.İyi niyetli bir amaç olmalı,
2’.İşlemin kendisi ahlaki açıdan nötr veya iyi olmalıdır,
3’.İyi sonuç kötü sonucun neticesi değil, işlemin dolaysız neticesi olmalıdır,
4’.Kötü sonuç hiçbir zaman iyi sonuca ağır basmamalıdır.
Vagon İkilemi’yle sonucun ve iyi niyetli olunup olunmadığına göre değerlendirmenin hiç de kolay olmadığını anlıyoruz