Bir zamanlar erkeklik denince akla gelen kalıplar netti. Güçlü olacak, duygularını gizleyecek, ağlamayacak, ailesine kol kanat gerecek, sözünün üstüne söz söyletmeyecek. Ağlayan bir erkek "zayıf", ev işi yapan bir baba "kılıbık", eşine danışarak karar alan bir adam ise "eline eteğine bürünmüş" sayılırdı. Toplumun erkekten beklentisi buydu ve bu beklentiyi karşılamak için nice erkek kendine yabancılaştı, duygularını bastırdı, yükünü tek başına taşımaya çalıştı.
Ancak artık çağ değişiyor. Toplumsal cinsiyet rolleri yeniden tanımlanıyor. Kadınların iş gücüne, siyasete, sanata, akademiye katılımı arttıkça erkeklik de yeniden şekilleniyor. Yeni erkeklik sadece kıyafetle, dış görünüşle, sakal şekliyle ya da sosyal medya tarzıyla ilgili bir mesele değil. Daha derin, daha kişisel bir dönüşüm yaşanıyor. Toplum artık erkekten sadece güçlü ve sert olmasını beklemiyor duyarlı, eşitlikçi, anlayışlı, duygularını tanıyan ve ifade edebilen bir birey olmasını da istiyor.
Bugün bir erkeğin hayatında “sadece çalışmak” yeterli değil. Evde çocuğun altını değiştirmeyen, eşiyle sorumlulukları paylaşmayan, duygusal ihtiyaçları görmezden gelen bir erkek artık “örnek baba” ya da “iyi eş” olarak anılmıyor. Tam tersine, yeni erkeklik anlayışında, partnerine destek olan, kendi sınırlarını bilen, şiddete karşı duran, sözlü ve duygusal iletişimi güçlü olan erkek modeli öne çıkıyor. Ama bu geçiş, sancısız değil. Çünkü sistem yıllarca erkekliği belli bir kalıba hapsetti. Şimdi o kalıp kırılmaya başladı.
Bu yüzden yeni erkeklik sadece kadınlar için değil, erkekler için de bir özgürleşme süreci. Çünkü bu dönüşümle beraber erkekler duygusal açıdan daha özgür oluyor.
Eskiden dizilerde ya da filmlerde erkek karakterler güçlü, suskun, gerektiğinde yumruk atan tiplerdi. Şimdi ise kırılganlığını kabul eden, duygularını açıkça ifade eden, şiddetten uzak duran erkek karakterler daha fazla yer buluyor. Sosyal medyada da erkekler artık sadece kas gösterileriyle değil ebeveynliğiyle, kitap önerileriyle, partnerine duyduğu sevgiyle, doğaya olan duyarlılığıyla da görünür oluyor.
Toplum ise şimdi erkekten artık sadece "adam gibi adam" değil, "insan gibi insan" olmasını istiyor. Cinsiyetine değil, değerlerine göre yaşamasını... Güçlü görünmek için duygularını bastırmak yerine, duygularıyla barışmasını... Kadını ezmeden, kendini yok etmeden, eşit bir hayatı birlikte kurmayı istemesini...