Ayşegül Şerife Akçakaya

Kelimenin İki Hali: Nesimi ve Karacaoğlan

Ayşegül Şerife Akçakaya

Bazen bir söz, bir ömre bedel olur. Öyle sözler vardır ki, uğruna can verilir. Kimisi o sözü Tanrı’dan duyar, kimisi yüreğinin kıyısında büyütür. İşte o zaman, şiir susmaz. Nesimi’de bir inanç uğruna parlayan kelimeler vardır; Karacaoğlan’da ise aşkın en sade, en doğal haliyle dökülen sözcükleri.
Nesimi’ye bakın… O, kelimenin bedelini canıyla ödemiştir. İnandığını saklamamış, korkmamış, susmamıştır. Sözleriyle meydan okumuş, hakikati haykırmıştır. “Enel Hak” dediği için derisi yüzülmüştür. Ama geriye bir hakikat kalmıştır: Söz, bazen insanın derisinden bile kıymetlidir. Çünkü onun için şiir bir süs değil, bir direniştir.

Karacaoğlan’a bakın… O, kelimeyi su gibi içmiş, toprak gibi işlemiştir. Dağda, bayırda, köyde, oba çadırında dolaşırken söylediği türküler, halkın gönlünde yer bulmuştur. O sözlerinde ne felsefi derinlik vardır ne de büyük kavramlar… Ama samimiyetin, içtenliğin, hakiki aşkın ta kendisi vardır. Bir kıza aşık olur, ardından bir dağ başında oturur söyler:

“İki elim bir başıma,

Alamadım muradımdan…”

Nesimi’nin sözleri insanı sarsar; Karacaoğlan’ın dizeleri yavaşça sarar. Biri akıl ve inançla sınar bizi, diğeri yürek ve hisle. Ama ikisi de aynı şeyi hatırlatır. Kelime kutsaldır. Söz, sahibini anlatır. Ve bazen insan, söylediği söz kadar yaşar.

Bugün sosyal medyada, televizyonlarda, köşe bucaklarda binlerce kelime dolaşıyor ama kaçı kalbe değiyor? Sözcükler bu kadar hızlı, bu kadar kolay harcanırken… Bir “like” uğruna binlerce kelimenin içi boşaltılmışken… Nesimi’nin uğruna öldüğü kelimeyi ve Karacaoğlan’ın uğruna yollara düştüğü sevgiyi hatırlamak, belki de bizi kendimize döndürecek tek şeydir. Nesimi’nin tek bir dizesiyle yüzleşmek, Karacaoğlan’ın bir mısrasında durup iç çekmek… Belki de en çok buna ihtiyacımız var: Yürekle söylenmiş, yürekle dinlenecek sözlere. Çünkü hakiki söz susmaz, yankısı çağları aşar.

 

Yazarın Diğer Yazıları