Hayat bana çok şey öğretti. Ama belki de en pahalı ders, herkesin göründüğü gibi olmadığını fark ettiğim an oldu.
Birinin gözünüzün içine baka baka gülümsediği, halinizi hatrınızı sorduğu bir günü düşünün. Sohbet etmişsiniz, dertleşmişsiniz hatta belki birkaç sırrınızı bile paylaşmışsınız. Sonra bir gün kulağınıza o kişinin arkanızdan ne söylediği fısıldanıyor. “Şaşırmadım” diyorsunuz belki ama aslında içiniz yanıyor. Çünkü güven, sessizce yıkılıyor. Hayatta en çok zorlayan insan tipi de bu olabilir. Yüzünüze gülüp arkanızdan kuyunuzu kazanlar. Çünkü düşmanın kim olduğunu bilmek kolaydır. Ama dost gibi davranan düşman? İşte o çok daha tehlikeli. Size destek olur gibi görünüp başkalarına sizi küçümseyenler… Yanınızdayken yüzünüze gülüp, arkanızdan sizi yargılayanlar… Size “canım” deyip, sizden uzakta “yazık buna” diyenler…
Ben artık böyle insanlara gülümsemiyorum. Yüzümdeki tebessüm, bir zamanlar orada olan samimiyetin anısı sadece. Çünkü öğrendim: Gerçek dostluk sessiz sedasız büyür.
Dedikoduyla değil, güvenle beslenir. Ve iki yüzlü bir insanın yüzlerinden hangisinin sahte olduğunu anlamak bazen zaman alır, ama sonunda maske hep düşer.
Bu yazıyı belki bir hayal kırıklığıyla yazıyorum, ama aynı zamanda bir fark edişle. Artık insanların ne dediğine değil, ne yaptığına bakıyorum. Kim yanımda duruyor, kim arkamdan vuruyor bunu gözlemliyorum, içime yazıyorum.
Bununla ilgili bir önerim de var: İçinizi kemiren, enerjinizi çalan, yüzünüze gülüp sizi arkanızdan zehirleyen insanlara karşı kendinize bir sınır çizin. Onları değiştiremezsiniz, ama kendinizi koruyabilirsiniz. Gerekirse mesafe koyun. Herkese iyi davranmak zorunda değilsiniz. Nezaket bir gereklilikse, samimiyet bir seçimdir. Hatta bazılarını direkt hayatınızdan çıkarın. Kolay olmadı ama ben bunu yapmayı, beni aşağı çekmeye çalışan insanları hayatımdan çıkarmayı öğrendim.
Ve unutmayın: İki yüzlü insanların maskeleri sonunda hep kendi elleriyle düşer.
O yüzden artık kendimi üzmüyorum. Gülüşlerine değil, gözlerine bakıyorum. Çünkü kalp, bakışta saklıdır, ağızdan çıkan sözlerde değil.