Ne yapsın bu sanatçılar?!

Kayseri Kalesi Kayseri'nin adeta incisi. 3'üncü yüzyıldan bu yana şehrin tam göbeğinde dimdik yükselen surların önünden geçerken, kenarda kalan dar koridorun üzerinde bir tabela görürsünüz, 'Sanatçılar Sokağı' yazar bu tabelada.

Ne yapsın bu sanatçılar?!

Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından Haziran 2020'de açılan bu dar koridora inat, şehrin sanatçılarının geniş dimağlarının sesleri yükselir. İşte o sokak, geçen 26 Kasım'da pandemiden dolayı kapılarını ziyaretçilerine kapatmak zorunda kaldı. Bilindiği üzere pandemi sürecinde 100'ün üzerinde müzisyen intihar etti, çok sayıda ünlü sanatçı enstrümanını sattı ya da kırdı. Sanat kolları bileşik kaplar gibi, birini diğerinden ayıramıyorsunuz; müzisyenin çektiği sıkıntıları diğer sanatçılar da çekti. Biz de Sanatçılar Sokağı'na mikrofon uzattık "Haliniz nicedir?" diye: küskünler...

"DESTEK ALDIK AMA YETERLİ DEĞİL"

Günay Deringöl, 40 yıldır profesyonel müzisyen. Kendisinin müzik okulu olduğu için pandemi sürecinde ekonomik anlamda çok sıkıntı yaşamadığını söylüyor. Ama yine de işleri baltalanmış. Kendisi problem yaşamasa da, meslektaşlarının bazılarının mesleklerini bırakıp başka alanlarda çalışmak zorunda kaldığını dile getiriyor.

Ne yaptınız pandemi döneminde, herhangi bir yerden destek alabildiniz mi?

Bizim bir müzik okulumuz var, oradaki faaliyetlerimiz nispeten devam etti ama tabi pandemi nedeniyle öğrenciler de uzun bir süre gelmedi. Onun dışında otellerde, turistik yerlerde dinletiler yapıyorduk, oralar da kapalıydı. Yani pandemi nedeniyle çalışamadık. Ama devletin az da olsa desteği oldu. Kültür Sanatları Sendikası'na kayıtlıyız. Her ay bin TL yardım aldık, bu ay ise 3 bin TL ödeme yapılacak.

Siz sendika üyesi olduğunuz için mi alabildiniz bu desteği?

Hayır, sendika üyesi olmayan arkadaşlar da, kendilerinin müzisyenlik yaptığına dair videolarını Bakanlığa göndererek bu destekten yararlandı.

"40 YAŞINA GELMİŞ BİR SANATÇI BAŞKA SEKTÖRDE NASIL ÇALIŞACAK?"

Yeterli oldu mu?

Tabi ki yetmedi ama onların da yapacağı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Elektriğini, suyunu ödeyemeyen müzisyen arkadaşlarımız oldu. Elinde bir tek bu iş varsa başka kaynağı kalmadı. Bazıları gidip fabrika gibi başka işlerde çalışmak zorunda kaldı. Eve gidildiği zaman bir tencere kaynayacak, ihtiyaçlar var. Yöneticilere de suç atamam, çünkü bu Allah'ın verdiği bir hastalık. İstanbul'da psikolojisi bozulup da kendisine zarar veren meslektaşlarımız oldu, Kayseri'de olmadı ama buradaki arkadaşlarımızdan da başka sektörlerde çalışmak zorunda kalanlar, eş dosttan aldıkları borçla yaşayan arkadaşlarımız oldu. Ama 40 yaşın üstündeki müzisyen arkadaşlarımız çok sorun yaşadı. Onları zaten başka işe almadılar.

Yetkililere çağrınız nedir müzisyenlerle ilgili?

Yetkililere sadece bizimle değil çok farklı sektörlerle de ilgileniyorlar. Onlar da bir savaşta mücadele veriyor gerçekten ama bizim pencereden bakınca da biz de mağdur durumdayız. O yüzden bizim mağduriyetlerimizin de desteklenmesini istiyoruz.

"KÜSKÜNÜZ"

Ali Akargöl, replika sanatçısı. En çok Kültepe tabletlerinin replikalarını yapıyor. Yani, herhangi bir Kültepe tabletini aynı oranlarda küçülterek, üzerine aynı yazıları yazıyor ve bunların tanıtılmasını sağlıyor. Çeşme, konak gibi tarihî eserlerin de replikalarını yapan sanatçı aynı zamanda bir heykeltıraş. Ali Akargöl, hem şehre sitemli hem de küskünlüğünü dile getiriyor.

Ne yaptınız pandemide? 

Pandemi sürecinde evde boş durmadık, yeni bir şeyler üretmeye çalıştık. Üretim açısından sıkıntılı geçmedi ama yeteri kadar destek aldığımızı düşünmüyorum. Sanatçının desteği kendisinden başka kimse değil. Sanatçının iki adım ileri gitmesi için illa ki maddi destek lazım ama daha çok manevî destek lazım. Sanatçı kırılgan insan, küsen insan, içine kapanan insan. Biz de yaşıyoruz bunları. Zaten şehrimiz sanat ve kültür alt yapısı açısından yetersiz. Şu ana kadarki tecrübelerimden de şehrin ileri gelenlerinin, STK'larının sanata uzak insanlar olduğu kanısına vardım. Bu şehirde sanat yok denecek kadar az.

Sokağın açılması bu eksikliği kapatmadı mı?

Ben istiyorum ki, sanatımı halka sunabileyim, bizde o imkân yok. Sokağın açılması bize belli oranda imkân sundu ama ilgi yok.

"BOŞA KÜREK ÇEKTİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUM"

İstanbul'da sanatçılar topluca ses çıkardılar pandemide yaşadıkları sıkıntılara, Kayseri'de bunu görmedik.

Kayseri'de hep beraber topluca hareket etsek de istediğimizi elde edeceğimizi sanmıyorum, boşa kürek çekeceğimizi düşünüyorum. Şehri yönetenlere, şehrin ileri gelenlerine, bu şehirde yaşayıp da şehrin avantajlarından faydalananlara, üniversite camiasına, sivil toplum camiasına kırgınız. Örnek veriyorum, Kayseri Ticaret Odası bir gün üyelerini toplasa gelse, Güzel Sanatlar'dan buraya gelip gezseler, hukukçular buraya gelse burası Kayseri'ye tanıtılır. Bu, yapılmak istenirse yapılır. Ama yok. Biz ne yapıyoruz, sabah burayı açıp akşam kapatıp gidiyoruz. Geçen yıllarda da çok farklı değildi ama pandemide daha kötü oldu. Bu şehir için çok düşündüm ama baktık ki boşa kürek çekiyoruz, kabuğumuza çekildik.

"YEL DEĞİRMENLERİNE KARŞI AT SÜRÜYORUZ"

Mesut Coşgun, deri sanatçısı. Aslında deri dışında da çok sayıda malzemeyi işleyip birer sanat eserine dönüştürüyor. O da Ali Akargöl gibi şehre ve hatta şehrin yöneticilerine sitemli. Pandemi döneminde sanatçıların durumunu, Don Kişot'un yel değirmenlerine verdiği mücadeleye benzeten Mesut Coşgun, bize verdiği fotoğrafla da, "Olmak ya da olmamak, sanatçılar olarak tüm meselemiz bu." mesajını verdiğini söylüyor.

Sokak kapandı kapanalı nasıl geçti hayat?

Kasım'dan bu yana sanatçılar açısından geçti ama zor geçti. Çünkü sahipsizliğimizi bu dönemde daha net hissettik. Kapımızı ne çalan oldu, ne arayan oldu ne soran oldu. 100'den fazla müzisyen intihar etti, birçok arkadaşımız kendi alanlarının dışında çalışmak zorunda. Sanatla uğraşmak yel değirmenine karşı at sürmek gibi. Don Kişot neyse biz de bu dönemde o olduk.

İstanbul'daki sanatçılar daha örgütlü ses çıkardı, Kayseri ya da diğer şehirlerde sanatçıların seslerinin daha az çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında biz en keskin sözlere sahibiz, bizden çıkan sözler kalbe ve beyne işleyebilir. Bunun farkındayız ama bunun sonuçları belki bizi yoracağı için suskun kalmayı tercih ettik. Burada ben toplumun mayasının bozulduğunu fark ettim. Bizi bir arada tutan değerlerden uzaklaştığımızı gördüm, yönetimle halk arasında büyük boşluğu gördüm. Örneğin, çıkıp yetkili olarak maske denetliyorsunuz ama ben olsam maske takmadığı için ona kızmam neden maske takmadığını sorarım. Belki parası yok adamın...

"TOPLUMUN ACILARININ SESİYİZ"

Siz nasıl geçindiniz pandemi sürecinde?

Annem sağ olsun, babam sağ olsun. Hani dolmuşların arkasına yazarlar ya... Biz aslında buna alışığız, yüzlerce yıldır Türk toplumu kıt imkânlarla geçinme yeteneğini geliştirmiş. Dışarıya bakın; bir tane adam kafası yukarıda geziyor mu? Türk babasının kafası dik olmalı. Ama düşünceleri yerlere dökülüyor insanların, biz de sanatçılar olarak o düşüncelerin oluşturduğu kelimeleri kaldırımlardan topluyoruz. Yüreğimizdeki haznede biriktiyoruz ve yaptığımız eserlerle dile getirmeye çalışıyoruz.

Peki şimdi; sokak tekrar açıldı. Durumlar nasıl?

Belediye sağ olsun bu şekilde bir yer tahsis etti ama siz dükkânın arka bölmesini eğer sanatçıya tahsis ederseniz, insanların buna ulaşması için bir hayli gayret sarf etmesi gerekir. Siz, sanat ve kültürü vitrine koyacaksınız. İnsanların bakış açısı belli, tamamen tüketime yönelmiş bir yapıları var; ruhlarını, dimağlarını doyuracak ne var, hiçbir şey yok. Sadece ihtiyaçlarını karşılamak adına mücadele eden, yemek içmek için mücadele eden bir topluma dönüşmüşüz.

"SANATÇILAR OLARAK YETKİLİLERİN UMURUNDA DEĞİLİZ"

Yetkililere mesajınız var mı?

Yetkili; yeten, yetiren, eksikleri gideren, yönetme beceri ve başarısına sahip olan kişi demek yetkili. Ama ben kendi adıma yetmediklerini düşünüyorum, bize yetmiyorlar. Eskiden, 'yettim gari' derlerdi ya, şimdi yetmiyorlar. Çünkü biz onların umurunda değiliz. Bizi burada kendi egolarıyla ellerine bir şeyler almış oynayan, cıncıkcı boncukçu olarak görüyorlar. Yani, toplumun en alt bireyi olarak görüyorlar. Evet, biz toplumun zeminini oluşturuyoruz ama o anlamda değil. Kültürsüz ve sanatsız bir toplum batmaya mahkumdur. Kalenin duvarları arasındaki harç var ya, o kültür ve sanattan geçer. Bizim de bakış açımız bu.

Selma Kara