Şenay Sarıaslan

Sıra kimde?

Şenay Sarıaslan

Etrafınıza baktığınızda ne görüyorsunuz? Ben yalnızlık, umutsuzluk, hukuksuzluk, eğitimsizlik, parasızlık, açlık ve koskocaman çökmüş bir toplum görüyorum. Pervasızca sömürülen ama hâlâ bitirilemeyen o kadar yüce bir toplum ve ekonomi görüyorum. Ama artık dayanma noktasının sonuna yaklaşıldığını hissediyorum. Çünkü fark ettim ki, artık intihar haberlerine şaşırmıyoruz. Sosyal medyada karşımıza çıkan bir "veda notu" ya da bir apartmandan düşen genç beden, birkaç saniyelik hüzünle geçip gidiyor ekranlarımızdan. Alıştık. Hatta bazen ölenin ardından “kurtuldu” diyoruz, sessizce içimizden, belki de yüksek sesle.

Bu cümleye bir toplum nasıl bu kadar kolay alışır? Nasıl olur da ölüme giden birini kıskanacak noktaya geliriz?
Çünkü yaşamak, bu topraklarda artık cesaret istiyor. Hele ki gençsen, hele ki yoksul bir ailedensen, hele ki bir gelecek hayalin varsa… Günümüzde gençler evlenemiyor, evlenseler çocuk yapamıyor. Çünkü kimse “yarın ne olacak?” sorusuna cevap veremiyor. Ekonomik çöküş sadece cepleri değil, zihinleri ve umutları da kemiriyor. Kiralar maaşları aşıyor, hayat pahalılığı hayalleri eziyor.

Adalet desen? Adaletin olmadığını düşünen bir toplumda, insanın kendine olan inancı da kalmıyor. Ne kadar çabalarsan çabala, birilerinin dayısı yoksa senin yolun hep dikenli. Çocuklar artık “büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna cevap vermiyor; çünkü ne doktor, ne öğretmen, ne mühendis olmak kurtarıyor kimseyi.

Toplumsal çöküş önce zihinde başlar. Önce hayaller ölür, sonra umut. Ve en sonunda, insan kendini feda eder; sessizce, kimseye yük olmadan, küçük bir “veda” notuyla...

Oysa bir ülkenin asıl gücü tankı, topu, sanayisi değil; gençlerinin hayal kurabilme cesaretidir. Bizse her gün biraz daha o cesareti yitiriyoruz. Ve bizi kurtaracak gençleri…

Bu sadece bireysel trajedilerin hikâyesi değil. Bu, gözümüzün önünde gerçekleşen kolektif bir çöküştür. Ve biz hâlâ “neden?” demek yerine alışmayı veya sessiz kalmayı tercih ediyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları