600 yıl boyunca hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu, özellikle 16. yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğu olarak biliniyor. Savaşarak kazandığı topraklarda bulunan insanları asimile etmemiştir. Ayrıca İslamiyet ’i de yaymıştır.
Osmanlı’da hükümdarın oluşturduğu bir hukuk vardı. İslam dinini benimseyen Osmanlı’da, şeriat ve kanunun sentezlenmiş hali vardı.
İnsan doğar doğmaz bazı hak ve özgürlüklere sahip olur, bu haklar temelinde toplumun huzuru ve güvenliği gelir. Osmanlı’da toplumun huzuru ve güvenliği ön planda tutuluyordu. Bireylerin can ve mal güvenliği ise ‘korkutma’ yoluyla yapılıyordu.
Böyle bir düzende insanın bir kıymeti var mıydı?
Evet vardı. Osmanlı topraklarında yaşayan bir birey Müslüman olsun veya olmasın, herkesin hayatı ve güvenliği hukuken teminat altına alınmıştır. Burada kanun vardı. Bir kimse öldürüldüğünde öldüren kişi aile tarafından affedilmezse onunda cezası ölüm oluyordu. Yani bu örnekte de şeriatın izlerini görebiliriz.
Osmanlı’da kurallar İslam kaynaklarına göre şekilleniyordu. Ancak bu belirlenen kurallarda kadın hakları üzerinde bir etkisi yoktu. Kadınlar daha az mirasa sahip oluyordu, mahkemelerde 2 kadın bir erkeğe denk tutuluyordu. Yani kadının sözünün bir önemi yoktu.
Bir süre sonra Avrupa’nın gerisinde kalan Osmanlı, teknolojinin ve biliminde gerisinde kalarak yok oldu.
1922’de saltanat son bularak, 1923’te Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti ilan ederek, Türk milletinin artık demokrasi içinde yaşaması ve bireyin siyasal haklarını dilediği gibi kullanması gibi pek çok yeni düzenleme geldi.
Osmanlı’da bir birey olarak bile görülmeyen kadınların, kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar çıkarıldı. Kız ve erkek ayrımı yapmadan, eşit şekilde eğitim verilmeye başlandı.
Amaç her zaman çağdaşlaşma yönündeydi. Ancak günümüzde sıkça yapılan sokak röportajlarında konuşan insanları görüyoruz ki, hala cumhuriyet rejimini kabul edemiyorlar.