Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Yozgat’ta çiftçilerle buluştuğu anlar, medyanın algı yönetiminde ne kadar güçlü olduğunu gördük. Çiftçilerle yaptığı sohbetin ardından traktöre binen Özel’in, o sırada basın mensuplarının nasıl görüntü almaya çalıştığını izledik.
Eski model bir aracın kasa kısmına binen basın mensupları, hareket halindeki araç içinde adeta canlarını tehlikeye atarak görüntü almaya çalıştılar. Sosyal medyada hızla yayılan bu görüntüler medya dünyasında ne yazık ki bir algı yaratmanın aracı haline geldi.
İşte o anın arkasında yatan, medyanın algı yapma gücü. “Gerçek gazeteciler” tabiri, o an için sosyal medyada yankı buldu. "Gerçek gazeteciler" dediğimiz, ter akıtarak, mesleğine emek veren insanlar, bazen bu şekilde fiziksel olarak zorlayıcı koşullara katlanmak zorunda kalıyorlar. Peki, gerçekten medya sadece bu anlara mı dayanmalı? Gerçek gazetecilik, sadece fotoğraf çekme çabasıyla mı ölçülmeli?
Bu soruya en çarpıcı yanıt, lüks bir uçağın içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektiren gazetecilerin ortaya çıkmasıyla geldi. O anın da görüntüleri sosyal medyada yayıldı, fakat bu sefer işler tersine döndü.
Lüks uçakta fotoğraf çektiren gazeteciler, aniden sosyal medyada “gerçek gazeteci” algısından dışlanmış bir şekilde adeta linç edildi. Araba kasasında çekim yapan, zor koşullarda çalışan gazeteciler alkış alırken, uçağın içinde olanlar “sahte gazeteci” olarak nitelendirildi.
Medya, sürekli bir algı yaratma çabası güdüyor ve bu algıyı bazen basit bir fotoğraf karesiyle şekillendiriyor. “Gerçek gazetecilik”, görünüşe göre sadece zorluklarla başa çıkabilen her koşulda haberi almak için çaba gösteren bir meslek dalı olmaktan çok ideolojik bir duruşa dönüşüyor.
Gazeteciliğin gerçeği, her anı içinde barındırıyor. Hem lüks uçakta hem de traktörün kasasında... Emek veren gazeteciler her koşulda işini yapmaya çalışıyor. Evet, gerçekten gazeteciler zor koşullarda çalışarak halkın haber alma hakkını savunuyor. Ancak bu sadece bir fotoğraf karesinden ibaret değil.