Fransa, edebiyat dünyasının kalbinde yer alan bir ülke…
Özellikle Victor Hugo'nun klasikleşmiş eserleri ve benim yıllardır etkisinden çıkamdığım ‘Sefiller’ ve ‘Notre Dame'ın Kamburu’, bu ülkenin tarihi ve kültürel zenginliğini derinlemesine işleyen yapıtlar olarak ön plana çıkıyor.
Ünlü yaza Hugo'nun bu büyülü dünyasında gezinmek istiyorsanız bu romanlar ile hem edebi bir yolculuk hem de Fransa'nın tarihine dokunma imkanına sahip olacaksınız.
Victor Hugo, 19. yüzyılın en önemli Fransız yazarlarından biri olarak kabul edilir. Onun eserleri, sadece edebiyat dünyasında değil, toplumsal ve politik alanda da derin izler bırakmıştır. ‘Sefiller’, toplumsal adaletsizlik ve insani değerler üzerine bir manifestoyu işlerken, ‘Notre Dame'ın Kamburu’ ise Orta Çağ Paris'i ve insan doğasının karmaşıklığını anlatır.
Paris'in simgelerinden biri olan Notre Dame Katedrali, ‘Notre Dame'ın Kamburu’ romanının merkezinde yer alır. Hugo, katedrali sadece fiziksel bir mekan olarak değil, Paris'in ruhuyla bütünleşmiş bir sembol olarak ele alır. Katedralin kulelerinden şehre bakan Quasimodo'nun hikayesi, okuru hem duygusal hem de tarihsel bir yolculuğa çıkarır.
‘Sefiller’ ise sadece bir roman değil, insanlık tarihine ve adalet arayışına dair güçlü çağırıştır. Roman, Fransız Devrimi'nin izlerini taşıyan bir dönemde geçer ve Jean Valjean karakteri, adaletsizlikle dolu bir dünyada hayatta kalma mücadelesi veren bir adamın sembolüdür. Yani günümüzde de pek yabancı olmayan konular…
Haksız yere hapis cezası alan ve özgürlüğü elinden alınan Valjean, toplumun ezilenlerinin çığlığını yükseltir. Hugo'nun kaleminden çıkan bu karakter, insan onurunun ve iyiliğin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir ikon haline gelmiştir. Bu romanların geçtiği Paris şehri sadece bir şehir değil, aynı zamanda sanatın, tarihin, romantizmin ve yaşamın bütün zenginliklerini sunan bir dünya başkentidir.