2020 yılının son günüydü.
Dün gibi hatırlıyorum.
Bu köşeden sizlere bir şeyler yazmıştım. Yeni yıla girmeden önce aktarmıştım. Konu Kayserispor’du ve içindeki durumdu. Başlığı şöyle attığımı hatırlıyorum.
“Leylek, camcı ve Kayserispor”
Bu yazıda iki fıkrayı hatırlatmıştım.
Birisi Nasreddin hocanın leylek fıkrasıydı. Diğeri ise o meşhur camcı fıkrasıydı. Bu fıkrayı meslektaşım Metin Sönmez’den dinlemiştim.
Bu fıkra hoşuma gitmiş ve hafızama yerleştirmiştim. O gün camcı fıkrasına yer vermemiştim. Sadece Nasreddin hocanın leylek fıkrasını aktarmıştım.
Fıkrayı merak edenler o günkü yazıyı bulup okurlar.
O gün ne yazdıysam, inanın bu sözlerimin arkasındayım. Kayserispor’da Bayram Bektaş faciasını dile getirmiştim. Ardından Samet Aybaba ile gelen kötü gidişi dile getirmiştim. Bu iki isimle sadece yedi puan gelmişti.
Ligin dibine demir atmıştık o tarihlerde. O gün aktardığım leylek fıkrasını yine aktarıyorum.
“Nasreddin hoca, leylek ile konuşuyormuş. Hoca leyleğe sormuş: “Bir ayağını kesersem ne olur?”
Leylek: “Diğer ayağımla dururum”
Hoca yine sormuş: “Diğer ayağını da kesersem ne olur?”
Leylek bu söz üzerine “Düşerim kardeşim” deyivermiş.
Bu yazıdan sonra Kayserispor’da bir şeyler değişmedi. Samet Aybaba gönderilmiş, Dan Petrescu getirilmişti. Rumen hocada Kayserispor’un derdine derman olamamıştı. Petrescu ile puanlar kaybedilmiş, ümitsizlik başlamıştı.
Uğur Kulaksız ve Alper Kelkitli pansumanları iyi gelmişti. Bu ikili ile Kayserispor’da bir kıpırdanma olmuştu.
Bazen başarı gelince insanlarımız hiç boş durmaz. Kulaksız ve Kelkitli’ye ceza verircesine göndermişti. Bu konuda başkan ve yönetim yanlış karara imza atmıştı.
Sonuçta can simidi olarak Hamza Hamzaoğlu’na sarılmışlardı. Hamzaoğlu bu derde çare olmak için yola çıkmıştı. Kayserispor’la çıktığı beş maçın blançosu ağır oldu. Altı maçta kazanılan dört puan ve galibiyet hasreti. Kaybedilen puanlar sonunda hep aynı sözler söylendi.
“Hamzaoğlu ne yapsın, bu takımı o kurmadı” Haklısınız, bu kadroyu o kurmadı biliyoruz.
Bu takımı kucağında buldu Hamza Hamzoğlu. Benim takıldığım konu bu değil. Her maç sonundaki yetersiz kadro söylemleri. Soruyorum Hamza Hamzaoğlu hocama.
“Sızlanmaya ne gerek var sayın hocam”
Nasıl bir takıma geldiğinizi iyi biliyordunuz. Kimse size bu görevi silah zoruyla vermedi. Siz buraya bilerek ve isteyerek geldiniz. Bu nedenle sızlanmanıza ve dert yanmanıza gerek yok. En kolay yolu seçiyorsunuz Hamza hocam.
Burası yakınma ve sızlanma mekanı değil. Bu gidişte sadece Hamzaoğlu’nun suçu yok Hamzaoğlu’nu göreve ben getirmedim. Başkan Berna Gözbaşı ve yönetim getirdi. Berna başkanının sosyal medyadaki açıklamalarını okuduk. Bir taraftar ile söz düellosuna girmişti Berna Başkan. Buradan taraftarın söylediği sözleri bende kınıyorum. Yakışıksız ve haddi aşan söylemler olduğunu gördüm. O taraftar, “gidin artık. Bu takım için bir şey yapmak istiyorsanız gidin, bırakın gidin’ diye yazmıştı.
Berna başkanın cevabını satırı-satırına aktarıyorum. “Senin takımın bile yoktu ben olmasam. Kes sesini”.
Berna başkanının bu söylemleri de masum değil. Bu konu ile ilgili görüşlerini aktaranlar oldu.
Genç kardeşim Muhammed de bir yazısında bu konuya değinmişti. Güzel bir üslupla yanlışları göz önüne sermişti. Bu kadar izahattan sonra o meşhur fıkraya geleyim.
“Camcı” başlığı ile aktarılan fıkrayı okumanızı istiyorum. Bu konuda yorum yapmadan işte size camcı fıkrası:
“Kadının biri mutfağının camı kırıldığı için camcı çağırmış.
Bir süre sonrakapı çalmış.
Kadın “kim o” diye sorduğunda kapıdaki adam:” camcı ulen “ demiş.
Camcı içeri girip işine koyulmuş, kadın da başka bir odada TV izlemeye başlamış.
Bir süre sonra kapı tekrar çalmış.
Kadın kapıya gidip “kim o” diye sorduğunda tekrar “camcı ulen!” cevabını almış.
Bunun üzerine kadın “Camcı az önce geldi” demiş.
Kapıdaki adam aynen şu cevabı vermiş: “Düştük ulen!”...
Lig malum sonuçla biterse o zaman ne olur? Teknik patron Hamza Hamzaoğlu çeker gider.
Futbolcuları zaten bağlasan da durmazlar. Olan yine Kayseri’ye olur, taraftara olur.