Kayserispor, zor mu zor, final ötesi bir maça daha çıktı ve istediğini alarak Kayseri’ye döndü.
Evet, ‘kötü oynuyoruz’ ama yenilmeden Alanyaspor gibi zorlu bir deplasmandan 1 puanla dönmek bile büyük başarı!
Alanyaspor deplasmanları hep zor geçmiştir, yine öyle oldu, zorluk derecesi yüksek bu maçta skoru Kayserispor belirledi.
Kayserispor hem kendi kalesine hem de Alanyaspor kalesine gol atarak, taraftarını hem üzdü hem de sevindirdi.
***
Maça iyi başlayan Kayserispor, karşılaşmanın üçüncü dakikasında önemli bir pozisyon yakaladı ama atamadı, ardından da inanılmaz bir baskı yedi.
Gerek Alanya gerekse de Rize maçları hep böyle oluyor!
Butik statlarda Kayserispor, istediği galibiyeti uzun yıllardır alamıyor, seyirci baskısı bizi fazlasıyla strese soktu.
Stadın büyüklüğünden ziyade ambiyansının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk.
***
Belki çok fazla pozisyonumuz yoktu, ancak inancımız, yüreğimiz, aslan gibi taraftarlarımız ve Kayseri’nin önemli isimlerinin katıldığı bir sinerji vardı. (Hacı Ömer Okuducu ağabey, Memduh Uzunluoğlu ağabey, Derviş Kilci ağabey, bunun yanı sıra Berna Gözbaşı abla, yöneticilerden Mehmet Saçmacı, gibi önemli isimlerin orada olması büyük avantaj sağladı)
Alanyaspor, daha önce böyle oynasaydı, şu an bambaşka yerlerde olurdu, ama bizi çok ilgilendirmiyor, Kayserispor istediğini aldı ve 41 puana ulaşarak nokta ataşı yaptı.
Galibiyet sonrasında herkes ’41 kere maşallah’ dedi, aman nazar değmesin.
Bu beraberliği galibiyet gibi sayarım, ama…
***
Ama, kısmı gerçekten de çok önemli, Kayserispor’da inanılmaz bir düşüş var! Lig daha bitmedi, hiç bir şeyin garantisi yok.
Sergej Jakirovic’in öğrencileri, anlamsız bir şekilde havaya girmiş gibi görünüyor.
Futbolcular üzerinde ‘Rehavet’ tavan yapmış, Allah’tan ki puanları toplamışız.
Futbolcular, gerek Kasımpaşa gerekse de Fenerbahçe maçındaki gibi oynamıyor.
***
Kayserispor’da futbolcuların bir kısmının son derece isteksiz ve mücadele gücünün düşük olduğunu görmekteyiz.
Yazının başında da belirttim ‘Kötü oynuyoruz’ bunun yanı sıra kötü de mücadele ediyoruz.
Belki skoru biz belirledik, hem kendi kalemize attık hem de rakibe attık, ama Allah korusun yenilgiyle dönmüş olsaydık, sezona bedel, telafisi çok zor bir girdabın içine girebilirdik.
Ulusal mı dersiniz yaygın mı dersiniz bilemiyorum, ama geçtiğimiz hafta içinde de çok kere işlediğimiz bir oyunun içine sokmaya çalışıyorlar bizi.
***
İstanbul basını ve Fenerbahçe ile Galatasaray camiasının taraftarları kendi işlerine değil, bizim işlerimize burunlarını sokuyor.
İki hafta önce bunun böyle olmadığının dersini tokat gibi cevapladık, ama uslanmıyorlar, hala bizimle uğraşıyorlar, önümüzdeki hafta da şiddeti artarak devam edecektir, Point Otel falan palavralarını da Fenerbahçe camiası konuşacak, göreceksiniz.
Şu an takımın şüphesiz en iyi futbolcusu Gökhan Sazdağı, ama…
Evet, ama kısımları önemli dedik ya, Gökhan’ı yerel tabirle söylüyorum ‘Şişmiş’ gördüm, yani rehavete girmiş.
***
Gökhan Sazdağı, bizim futbolcumuz, ama aklı sanki İstanbul’a düşmüş gibi.
Geçtiğimiz hafta içinde haberlerde de gündeme alarak, Gökhan Sazdağı üzerinden oynanan psikolojik oyunları görmekteyiz.
Gökhan da ne hikmettir, Galatasaray sorusuna garip bir yanıt verdi.
Gökhan kardeşimiz, diğer futbolcular gibi bizim değerlimiz, ama kendisi keşke ‘Kayserispor’un futbolcusuyum, sözleşmem 1 yıl daha devam ediyor, bu sorulara yanıt vermiyorum’ deseydi. Sanki oyuna gelmiş gibi konuştu.
***
Hafta içinde haberlerde, Bülent Uygun’un yıllar önce Mehmet Yıldız olayına atıfta bulunmuş ve tecrübeli çalıştırıcının sözlerini paylaşmıştık.
Bülent Uygun, yıllar önce “4 büyükler yıllarca bizimle oynadı. Sen de 400 milyara oynayan oyuncuya 1,5 trilyon teklif ediyorlar. Sonra futbolcu allak bullak oluyor. Bir de sakın sakatlanma diyorlar” diye serzenişte bulunmuştu.
İşin hem kolay hem de zor kısmı da bu zaten, futbolcular İstanbul oyunlarına ne yazık ki geliyorlar.
Futbolcuların bu tarz tuzaklara düşmelerindeki sebeplerden biri de menajerlerinin daha fazla para kazanma isteğinden kaynaklanıyor.
***
Futbolcu kardeşlerimiz az önce de belirttiğim gibi İstanbul rüyasıyla, ‘Aman sakatlanmayayım, kendimi koruyayım, beni İstanbul takımları istiyor, bu fırsatı kaçırmayayım’ diye kendilerini maçlara vermiyor ya da istese de veremiyor. (Burada devreye Muhammed türkmen girmeli)
Onur Bulut olayında da bunu gördük, ama ‘Para ve kariyer’ insanı aklını başından alıyor.
Çağdaş Atan da bu fikre kapılmış ve Kayseri’den ayrıldıktan sonra bir türlü istediği başarıyı yakalayamamıştı.
Onur Bulut’u İstanbul’da gören var mı? Oynuyor mu Beşiktaş’ta? Gitti ama inanın gittiğine bin pişmandır.
***
Para her şey değil, İstanbul büyüsü ne yazık ki futbolcuların kariyerlerini bitiriyor.
Kayseri’de ya da Anadolu takımlarında kral olan futbolcular, İstanbul’da yedek kalıp, kaybolmayı tercih ediyor.
Tabii ki Kayserispor olarak İstanbul takımlarının bizim futbolcularımıza talip olması gurur verici bir durum, ama şu an değil.
Lig devam ederken, futbolcu aklı çelip, performanslarının düşmelerine sebep olmak hiç etik değil.
***
Zaten bilerek, futbolcuların aklını çeliyorlar ki, ‘Bizim maçımızda iyi oynamasın, kazanalım, şampiyonluk kaçmasın’ mantığıyla hareket ediyorlar.
Kayserispor’da kaptan Gökhan Sazdağı’nın İstanbul’a gidip, yabancı bir futbolcunun yedeği olmasını herkes gibi ben de istemiyorum.
Bu değerler, ne yazık ki, bunu bazen düşünemiyor, az önce de belirttiğim gibi tekmeye kafa atan futbolcular, böyle tekliflerin ardından kendilerini maçlara veremiyor. (Düşüş kaçınılmaz oluyor)
Düşüşler de bu sebepten kaynaklanıyor, oyuna gelmeyelim, Kayserispor, emin olun herkesten büyük.
***
Kayserispor olmasaydı, şu an 28 futbolcu boşta olurdu.
Kayserispor olmasaydı sizleri kimse ne konuşur ne de değer verirdi.
Önce ekmek yediğiniz takımın hakkını savunun, sezon sonu ne yaparsanız yapın.
Oyuna gelmeyin, İstanbul adamı bozar, diyerek, yazıma son veriyorum.