Galatasaray yenilgisinin tüm sorumluluğunu hakeme yüklemek en kolayı. Suçlu bulmak ve faturayı bir kişiye kesmek, hem yönetimi rahatlatır, hem teknik direktörlerin elini güçlendirir.
Hatta ben de buradan aynı şeyleri yazarak tribüne oynayabilir, taraftardan alkış alırım. Ama konu Kayserisporsa, gerçekleri yazmak ve üstümüze düşen uyarıyı yapmak zorundayız.
Maça iyi başlayan taraf Kayserispor’du. Galatasaray’ı uzun yıllar bu kadar silik, parça parça, savunmasız hiç görmedim. Maç başlamadan beraberlik iyi sonuç diye düşünürken, ilk 15 dakikanın sonda Kayserispor, Galatasaray’ı yener dedim.
Ama sahada inanılmaz bir agresiflik, mücadeleden çok kör dövüşü vardı. Henrique Kayserispor’un en iyi transferi. Ama bir o kadar da tehlikeli. Her maç kartı var. Hem çok faul yapıyor, hem çok konuşuyor. Takımı öndeyken, her şey yolunda giderken bir futbolcu, neden o hareketleri yapar da ‘Sportmenlik dışı hareketten’ sarı kart görür anlamak mümkün değil.
Aynı futbolcu, hakemin gözü önünde faul düdüğünün hemen ardından niye fauller serisine geçer? Evet Henrique saatli bomba gibi. Çok hareketli. Sahanın her yerinde var. Çok yetenekli. Ama her hareketi faul. Hakemi eleştirirken, bir de bu taraftan bakın.
Babel’le boğuşan ve savunmada yalnız kalan Aymen’in gördüğü iki sarı kart belki de maçın en masum kartları. En azından pozisyon gereği görüldü. Umut’un ikinci sarı kartı da pozisyon gereği. Peki kaptana, itirazdan gördüğü ilk sarı kart yakıştı mı?
Bu sonuçta 3 haftadır sahada gezinen, Galatasaray maçında biraz kıpırdayan ama boş kaleye golü gönderemeyen Mensah daha mı masum? Ya da kaleciyle karşı karşıya topu içeri iteleyemeyen Umut...
Mensah ve Umut o golleri atsa belki bu kartlar olmayacak, zaten ayakta zor duran Galatasaray belki de dağılacaktı. Biz de burada zaferi konuşacaktık.
Peki Adebayor’un yorulduğunu 85’inci dakikada fark eden, sahadaki ne yaptığını bilen tek futbolcu Djedje’yi oyundan alan, Galatasaray’ın baskı kurduğu dakikalarda yeni taktik geliştiremeyen Hikmet Karaman hatasız mı?
Teknik direktörler, bu sezon futbolcularına teknik, taktik ve kondisyonun yanında biraz da iyi ahlak enjekte etmeli.
Her pozisyonda kendini yerden yere atan, rakibine acımazsızca çift dalan futbolcuları kırmızı kart gördüğünde kenara alkışlarla aldığımız sürece Türk futbolu bir adım öteye gidemez. Biz de sahada futbol değil kör dövüşü izleriz.
Galatasaray maçı kaybedildi. Bu maç özellikle sarı ve kırmızı kartlarıyla uzun süre unutulmayacak.
Sonuç olarak kaybettik. Bunda hakem Öğretmenoğlu’nun kartlarının da etkisi oldu şüphesiz. Ama teraziye koyduğumda Kayserisporlu futbolcuların hataları daha ağır basıyor…
Bu arada bir çift söz de Kayseri polisine… Gazetecileri araçlarıyla stadın çevresine bile yaklaştırmayan, stada girmek için ‘Akredite kartını’ gösteren gazetecilere, ‘Bu kağıt parçası, gider ben de alırım’ diye zorluk çıkartan polis, maç başladığı an görevini unuttu ve Galatasaray’ı izledi. Taraftarın tribünde istediği gibi dolaşıp sigara içmesine polis göz umdu ama gözlemci hepsini tek tek kaydetti. Kayserispor’u sevmek demek; hakem ya da rakibe küfretmek, merdiven boşluklarında cirit atmak değil.
Kayserispor’a bu maç için gelecek cezada polisin ve görevini yapmayan güvenlik elemanlarının ihmalinin de payı var.
Doğruları yazayım da, siz isterseniz aforoz edin beni. Hiç önemli değil. Yeter ki Kayseri kazansın…