“Yemenden bana Allah aşkının kokusu geliyor",
“Kıyamet gününde yetmiş bin melaike halk olunacak, Üveys onların arasında cennete girecek, hiç kimse onu bilmeyecek.
“Zira dünyada mahfi ibadet ettiği ve kendisini halktan gizlediği ahrette onu kimse bilmeyecektir”
Hz Ömer: "Ya Üveys peygamberler ulusu sana selam kıldı, ümmetime dua ve şefaat kılsın”, Hz. Resul size vasiyet etti ve mübarek murakka'ını gönderdi, alıp giysin, ümmetime dua etsin diye vasiyetleri var"
Hz Ömer ve Hz. Ali Üveys'in dostluğunu ve sevgisini gördüler.
Hz Habibullah'a biz aşk ve muhabbet ile dostluk edemedik.
Zira “Uhud harbinde kâfirler, Efendimizin dişini kırdılar diye, Üveys ağzındaki dişlerin hepsini sökmüştü”.
Yukarıdaki ifadeler Feridüddin-i Attar’ın, tezkiret-ul evliya isimli eserinin, Hazreti şeyh Üveysi karni başlığı altında yer alan yazıdan alınmıştır.
1970’li yılların ortalarıydı, bu dönem, Abim (Ahmet Görücü)’nün her zaman olduğu gibi, eline geçen kitapları hemen okumayı sevdiği bir dönemdi.
Bu dönemi “Nasla siyerin, fıkıhla kelamın, teoriyle pratiğin 7/24 konu olduğu Home Medrese eğitiminin, aklın rehberliğinde düşünce yapımızı ve yaşam tarzımızı olgunlaştırdığı yıllardı.” Diye tanımlar.
Yukarıda ismi belirtilen kitaptan Veysel Karani’nin hayat hikayesindeki, “müşrikler Efendimizin dişlerini kırdılar, o zaman benimde dişlerimin olmasının bir anlamı kalmadı”, düşüncesiyle dişlerini söken Üveysin bu tavrı , Ahmet abim de çok büyük bir etki yaratmıştı.
Elindeki kitap ile birlikte, Kemal Görücü Hoca Efendinin yanına giderek, olayı anlattı.
Kıssayı ilgili bölümden okumasını istedi. Ahmet abim okudu.
Kemal efendi; Büyük bir ciddiyetle dinledi. Okuma bitince, insana güven ve huzur veren gülümsemesiyle birlikte konuşmaya başladı.
--- Üveysin bu davranışı doğru değildir, dedi.
Ahmet abim, yoruma şaşırmıştı, anlamaya çalışıyordu ki, Kemal efendi konuşmaya devam etti.
--- O gün, Efendimizin dişlerini şehit ettiler diye, dişlerini söktüğüne göre, Efendimiz Uhud savaşından yedi yıl sonra vefat etti.
--- “O zaman Efendimizin yaşamadığı Dünyada benim yaşamam doğru değildir diyerek, kendi yaşamına son vermesi mi gerekir”, değerlendirmesinde bulundu.
İlahi kelama mutlak inanan, bunu hayatının her döneminde yaşam felsefesi yapan Kemal Efendi, aklı hiçbir zaman göz ardı etmeden ve aklını kiraya vermeden , Asırlardır sorunumuz olan ve Akif’in ifadesiyle “Doğrudan doğruya Kuran dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı” tespitinde olduğu gibi, islamı akılla anlamak yerine erenlerin kıssalarından anlamaya çalıştığımız için, Sakarya türküsündeki gibi yüzüstü sürünmeye devam ettiğimizi vurgulamış gibiydi.
Öyle anlaşılıyor ki bizim KEMAL akıllara hala çok ama çok ihtiyacımız var.