Tarihi kilise, artık kitap kokan bir kütüphane

Birinci Dünya Savaşı'na kadar dinsel işlevini sürdüren daha sonra sergi salonu, belediye hizmet binası ve zabıta karakolu olarak kullanılan Tarihi Meryem Ana Kilisesi'nin binası Kayseri Şehir Kütüphanesi olurken, kütüphane gençler başta olmak üzere vatandaşlar tarafından yoğun ilgi görüyor.

Tarihi kilise, artık kitap kokan bir kütüphane

Ne zaman ve kim tarafından yapıldığına dair bir kitabesi bulunmamakla beraber, 19. yüzyılda çok yoğun olarak karşımıza çıkan üçgen alınlıklı düzenlemelerinden dolayı bu yüzyılda inşa edilmiş olduğu düşünülen Kiçikapı’daki Tarihi Meryem Ana Kilisesi’nin binası Kayseri Şehir Kütüphanesi olarak hizmet veriyor.

Kentin dış kalesi içerisinde bulunan ve geçmişte orijinalliğini yitirecek birçok müdahaleye uğrayan kilise, uzun süre atıl olarak kaldıktan sonra kütüphane oldu.Kiçikapı Meydanı'ndaki tarihi kilise, Büyükşehir Belediyesince Şehir Kütüphanesi'ne dönüştürüldü.

Burada 25 bin basılı, 22 bin elektronik, 3 bin sesli olmak üzere 50 bine yakın kitapla hizmet sunarken, gençler de hem tarihi bir mekânda ders çalışmanın hazzını yaşarken, hem de bilgisayar bölümünde öğrenciler istedikleri araştırmaları yapabiliyor.

Kütüphaneye dönüştürülürken engellilere uygun tasarlanan kilisede, sesli kitapların yanı sıra görsel ve işitsel materyaller de yer alıyor. Şehir Kütüphanesi'nde elektronik kitapları okumak ve araştırma yapmak isteyenler için bilgisayar odası da bulunuyor.

BUGÜNLERE KADAR GELEN KİLİSENİN GEÇMİŞİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kilisenin tam adının, Surp Asdvadzadzin Kilisesi. Ermenice Asdvadzadsin; ‘karnında taşıyan’ demek olduğu için Meryem Ana Kilisesi olarak geçer hep. Bu manada yeni kütüphaneye, ‘Meryem Ana Kütüphanesi” demek oldukça uygun olacaktır sanki. Pek bilinmez ama burada çok önemli bir nokta vardır; Müslümanlar için Mekke ne ise Ermeniler için de Kayseri aynıdır. Tarihi süreç de bu durumu tüm açıklıklığı ile destekler. Şöyle ki; günümüz Ermenistan coğrafyası Ermeniler’in ana vatanları olarak kabul edilir.

Bölgede çıkan iç karışıklıklar sonucu Surp Krikor Lusavoriç (aydınlatıcı demektir), ailesinin katledilmesi  ile Kayseri’ye kaçırılır ve Sofia adında bir Hristiyan kadına teslim edilir. O dönem “Kappa Tuchia”, yani “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Kapadokya’nın en önemli Hristiyan din  merkezi Kayseri’dir. Krikor, Kayseri’de bulunduğu dönemde çok iyi bir Hristiyanlık öğretisi alır. Burada Maryam adında bir kadınla evlenir ve iki de oğlu olur.(Bu çocuklar ileride İznik Konsülü’ne katılacaklardır) Lusavoriç, M.S.274 yılında Kayseri’de, tamamen putperest ve Yunan kültüründe yetişmiş olan genç prens Dırtad ile karşılaşır. Aslında Dırtad, İmparator Avrelius’un yardımıyla babasının tahtını ele geçirmek üzere Ermenistan’a dönüş yolunda Kayseri’ye uğramıştır. Kayseri’de bu iki genç kısa zamanda çok iyi  dost olurlar. Dırtad’ın Ermenistan’a dönüşünde ona Krikor da eşlik eder ve birlikte Ermenistan’a giderler. Ancak Dırtad tahta geçince bu iki gencin araları, inanç farklılıkları yüzden açılır. Dahası Kral Dırtad tarafından Lusavoriç cezalandırılıp bir kör kuyuya atılır. Lusavoriç, ilk defa Kayseri’de karşı karşıya geldiği eski dostu Dırtad ile bu defa  şifâ için karşı karşıyadır. Dırtad söylendiği gibi Krikor tarafından şifâ bulur. Bunu bir mucize olarak kabul eden Dırtad hemen Hristiyanlığa geçer. Bu kutsal durumdan dolayı, Selçuklu hükümdarı II.Kılıçarslan döneminde, 1191 yılında Krikor Lusavoriç’e izafen, Ermeniler tarafından, Kayseri’de bir kilise yaptırılır. Günümüzde Kayseri’de Caferbey Mahallesinde bulunan bu kilise, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi adı ile o günden beri faaliyetine devam etmektedir.