ERÜ'de 'Hoca Ahmet Yesevi' Sempozyumu düzenlendi

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Rektörlüğü tarafından 'Hoca Ahmet Yesevi'yi Anmak ve Anlamak' konulu sempozyum düzenlendi.

ERÜ'de 'Hoca Ahmet Yesevi' Sempozyumu düzenlendi

Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programa; Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk- Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Musa Yıldız, Rektör Prof. Dr. Muhammet Güven, 12. Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanı Hv. Pilot Tuğgeneral Selçuk Aygün, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Murat Doğan, Prof. Dr. Karamehmet Yıldız ve Prof. Dr. Mustafa Kemal Apalak, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Öztürk, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah’ın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
 
Sempozyumun açılış konuşmalarında Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah, Hoca Ahmet Yesevi’nin Türk Dünyasının manevi hayatını derinden etkileyen ve tesiri halen hissedilen Pir-i Türkistan namıyla anılan büyük bir mutasavvıf olduğunu söyledi.
 
Prof. Dr. Argunşah, “Bugün burada bizi buluşturan Hoca Ahmet Yesevi, Türk Dünyasının ulularındandır. Bizi buluşturduğu gibi bugün ve dün koca Türk Dünyasının manevi birliğini sağlayan yüce isimlerdendir. Bunun içindir ki; Türkiye’nin de teklifiyle 2017 yılı UNESCO tarafından Hoca Ahmet Yesevi Yılı ilan edilmiştir. Bu vesileyle onun kimliğinin ve düşünce dünyasının, Türk İslam coğrafyasındaki bütünleştirici rollerinin bir kez daha hatırlanması, tazelenmesi ve yeni ufuklara uyandırılması önemli bir kazanım olacaktır. Hoca Ahmet Yesevi Türk Dünyasının manevi hayatını derinden etkileyen ve tesiri halen hissedilen Pir-i Türkistan namıyla anılan büyük bir mutasavvıfıdır. Onun hikmetleri, menkıbeyle karışmış kerametleri Türk Dünyasının bir ucu Doğu Türkistan’dan diğer ucu Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Bugün Kazakistan’da, tarihteki adıyla Yesi, bugünkü adıyla Türkistan şehrinde bulunan türbesi, bütün bu Türk coğrafyasının manevi merkezi durumundadır. Bu vurgulamadan da anlaşılacağı gibi Hoca Ahmet’in Yesevi sıfatı, yeşili anlamıyla bu şehirden gelmektedir. Hoca Ahmet Yesevi, 12. yüzyılda Orta Asya coğrafyasında yerleşik ve göçebe olarak bütün Türklere, kendi dilleriyle Türkçe söyleyerek İslamiyet’i öğretmeyi seçmiş bir bilge kişiliktir. Türkçeden başka dil bilmeyen Türk topluluklarına İslam’ın güzelliklerini, sanat endişesi taşmadan bir mürşit edasıyla Türkçe söylemiş, Türkçe anlatmıştır” dedi.
 
Rektör Prof. Dr. Muhammet Güven ise konuşmasında, Türk Dünyasının tarih boyunca sadece kurduğu devletler, imparatorluklar ve fethettiği topraklarla adından söz ettirmeyip, ilmi, bilimi, özellikle de İslam alanında yetiştirdiği manevi değerlerle hep gözde hep ileride olduğunu söyledi.
 
Prof. Dr. Güven, “Temel amacı halka ilim yaymak, insanları ve toplumu aydınlatmak, yaradılışın gereklerini tüm insanlara anlatmak olan bu büyük şahsiyetlerle, bu büyük değerlerimizle övünmenin yanında, yaşantılarından, mesajlarından, öğütlerinden yeterli dersi almalıyız. Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatı hakkında bilgiler oldukça az olduğu belirtilmekte, fakat hakkında yazılan menkıbeler ise ciltler dolduracak zenginliktedir. 120 yıl yaşadığı rivayet edilen Türkistan’ın manevi büyüğü Hoca Ahmet Yesevi, tasavvufun, nefsi köreltmek, tevazu, dünya malını hor görmek, soy ve din gözetmeksizin bütün insanları eşit saymak gibi yüksek görüşlerini, aklı ve filiyle benimsemiş, dervişliğin, kanaatin, fazilet ve değerini, dini ahlaki öğütleri, Peygamber ve evladına olan muhabbetini, dünya zevklerine düşkünlüğün zararlarını, hikmetler, nasihatler halinde, mantık gücü ve iman kuvvetiyle yaymıştır” diye konuştu.
 
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk- Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Musa Yıldız da konuşmasında şanlı bir tarihimiz olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Yıldız, “Tarihimize baktığımız zaman şanlı bir tarihimiz bulunmaktadır. Tarihin bir döneminde Talas’ta bir seçim yapıyoruz. Bu muharebede tercih yaparak, Çinlilerle Arapların savaşında Karluk ve Yağma Türkleri Müslümanlığı seçiyorlar. Talas Savaşında Araplara yardımcı olarak, Arapların savaşı kazanmalarını sağlıyorlar. Fakat Uluğ Türkistan dediğimiz büyük bir coğrafya, Çin seddindeki sınırlardan Hazar’a kadar olan coğrafyadır. Bu büyük coğrafyada yaşayan Türkler arasında İslamiyet çok fazla yayılamıyor. 10. yüzyılda önce İdil Bulgar Devleti, sonra da Karahanlılar Devleti Müslüman oluyor. İki devletin Müslüman olmasıyla birlikte İslamiyet bir ivme daha kazanıyor. Fakat yine istenilen ölçüde olmuyor. Hoca Ahmet Yesevi’nin gelmesiyle Peygamber Efendimizin Mekke’den yaydığı İslam ışığına tuttuğu aynayı Anadolu’ya yansıtarak hemen yanı başımızdaki Seyyid Burhanettinler, Hacı Bektaş-i Veliler, Mevlanalar, Yunus Emreler olarak beliriyor” şeklinde konuştu.
 
Açılış konuşmalarının ardından plaket ve ödül takdimine geçildi, daha sonra ise sempozyum oturumları gerçekleştirildi. HABER-FOTO: İHA