Şöyle dönüp baktığımız zaman atalarımız hiçbir sözü boşa söylemediklerini, yaşayıp görüp özümseyip bundan sonra da söylediklerini hemen anlayabiliriz.
Ataların her sözü kitaplar yazabilecek manalar içeren ve o kadar özlü düşündürücü sözlerdir.
İşte bu sözlerden birisi de atalarımızın ne zaman söyledikleri bilinmeyen ama yüksek manalar taşıyan bize hayatı anlatan güzel sözlerden birisi de “Ele değen saman çuvalına değer.” sözüdür.
Atalarımızın bu sözü niye söyledikleri, ne demek istedikleri gibi konulara değinecek değilim. Şu günlerde farkına vardığım bir olayı sizlerle paylaşıp yorumu siz değerli okurlarıma bırakacağım.
Üç gün önce Türk siyasi tarihi açısından büyük bir dönüm noktası olan ve bir neslin mahvedilmesine sebep olan 12 Eylül darbesinin 40. seneyi devriyesini yanı 40. yılını idrak ettik.
O günlerde kim ne yaptı neler yaptı bunu da aşağı yukarı o günleri yaşayan veya yaşamlayan herkes çok iyi biliyor.
12 Eylül darbecileri daha işbaşına gelmeden başlattıkları kıyım harekatını 12 Eylülden sonra daha hızlandırmışlardı. Her ne kadar o darbe o günkü iktidara karşı yapılmış gibi görünse de o darbe büyük ölçüde ülkücüler yani Türk milliyetçilerini yok etmek ve sindirip susturmak için yapılmış bir darbedir.
12 Eylül Darbesi’nden sonra hangi siyasi liderin ne kadar hapis yattığını veya yatmadığına baktığımız zaman bunu kolayca anlayabiliriz.
12 Eylül’den sonra Türk Milliyetçiliğinin lideri Başbuğu Alpaslan Türkeş ve arkadaşları tutuklanıp Mamak zindanlarını doldurulmuş ve yıllarca yargılandıktan sonra çoğu berat etmiş veya çok az caza alarak tahliye olmuşlardı.
Ama yargılanma sürecinde olmadık haksızlıklara, işkencelere, ezaya, vefaya maruz kalmışlardı.
12 Eylül darbecileri idam sehpalarını kurarak bir sağdan bir soldan diyerek güya denge kurmak adına suçsuz ülkücüleri idam etmişlerdi.
Yapılanları anlatıp fazla vaktinizi almayacağım. O günleri anlatmak öyle kolay bir iş değildir. O günlerde olanları anlatmak için yıllarca uğraşıp kitaplar yazmak gerekir.
Benim asıl söylemek istediğim böyle bir kara günün ardından her ne kadar 40 yıl geçmiş olsa da işte o kara günün 40. Yıldönümünde birkaç siyasi dışında hiç birisinin çıkıp da o gün yapılanlar hakkında tek telime bile etmemiş olmalarıdır.
Bu benim çok dikkatimi çekti ve o gün üç Kayseri Gazetesine şöyle bir baktım birisinde Ülkü Ocakları İl Başkanının bir açıklaması bir diğerinde Mazlum-Der Şube Başkanının bir açıklaması üçüncüsünde de 12 Eylül zulmünü anlatan bir şiir vardı.
Kendi kendime “Yahu biz bu kadar mı duyarsız hale geldik. O gün idam edilenler boşa mı idam edildi. O günlerde işkence görenler ne için bu zulme maruz kaldılar, o günlerde tutuklanıp yıllarca yargılananlar boşa mı hapis yattılar” diye düşündüm.
Ben bu düşüncelerle hayıflanıp dururken aklıma atalarımızın asırlar önce söylediği “Ele değen saman çuvalına değer.” veciz sözü aklıma geldi.
Halbuki 12 Eylül’den sonra yargılanan, işkence gören hapis yatan idam edilen gençler çocuklar bizim insanlarımızdı. Kimimizin tanıdığı kimimizin akrabası kimimizin de evlatlarıydı.
Biz bu kadar mı duyarsız bir toplum olduk. Biz bu kadar mı tepkisiz bir millet olduk. Biz bu kadar mı bencilleştik, kendimizi düşünür olduk da hiç kimse çıkıp o günlerden bahsetmedi, tepkisini dile getirmedi.
Evet, atalarımız çok doğru söylemiş: “Ele değen saman çuvalına değer.” veya “Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar.”.
Eh ne diyelim varsın kimse ağlamasın varsın kimse sızlamasın. Ama herkes şunu hiç unutmasın ki bir gün o sopa size de değecektir. Saman çuvalına değmekle kalmayacak böyle sessiz olursanız sıra size de gelecektir. Zira 15 Temmuz’u da unutmamak gerekir.
Ben de diyorum ki “Ele değen her zaman saman çuvalına değemez, size de değebilir. Bunun için herkes aklını başına alsın. Sıranın kendisine de gelebileceğini kimse unutmasın” diyorum.