Metin Kösedağ

Bize düşen...

Metin Kösedağ

TOPLUM olarak her şeyden anlar olduk.
 
Siyasetten, futboldan, dahası her konunun bir ucundan tutma hastalığımız son dönemlerde daha da artmaya başladı.
 
Gelin bugün biraz kendimizden yani memleketteki gazetecilikten bahsedelim.
Evet yani özellikle lafa geldi mi “mangalda kül bırakmayanların” yaptığı gazeteciliğe şöyle bir göz gezdirelim.
Şöyle ki;
 
Taze haber, yeni haber ayrımı yapamayanların üç gün önce oynanan Kayserispor maçını dahi ‘yeniymiş’ gibi günler sonra “sırıf sayfaları dolsun” diye sütunlarına taşıyanların değil futbol bilgisini, 90 dakikalık maç analizini dahi yapamadıklarını görüyoruz.
 
Elbette herkesi bu kefeye koyamayız, işini layıkıyla yapanlar var.
Onları tenzi ederim.
 
Bunları yapamayanların verebilecek bir fikirleri olabilir mi!?
Kayseri basının içinde bulunduğu durum herkesin malumu.
Asıl sorunu kendilerinde araması gerekenlerin dışarıda yaygara koparmaları çok komik ve bir o kadar da düşündürücü.
 
Oysa ki, gazetecilik yaptığını sananların amaçlarının “üzüm yemek değil, bağcı dövmek” olduğunu artık bilmeyen yoktur.
Kayseri çok küçük bir şehir.
 
Ne bir Ankara, ne de bir İstanbul’dur.
Kimin ne yaptığını, kimin ne yapmak istediğini herkes çok net bir şekildte bilir.
Köşeyi döndüğünüzde mutlaka selam verecek birileri ile karşılaşabileceğimiz ancak son yıllarda “kozmopolitliğe” doğru hızla giden bir şehir yapısına dönüyor.
Ama buna rağmen gazeteciler olarak hâlâ bir birimize çamur atma çabasındayız.
 
Kendi çamurumuzun farkına varamadan.
 
Kendi düştüğümüz çukurun farkına varamadan.
 
Demem odur ki, Kayseri’deki gazeteler, televizyonlar ve dahası tüm medya kuruluşlarının yayın politikaları büyük sıkıntılarla doludur.
 
"Bize düşen doğru ile yanlışı birbirinden ayırmaktır."
 
Habercilik adına “hiç bir çaba sarfedilemediği” gibi içinde bulunduğu durumu başkalarına mal etme yaklaşımına girilmesi de sorunun teşhisindeki en büyük yanlışıdır.
 
Belki bu yazımdan dolayı birileri homurdanacaktır ama, ben de homurdansınlar diye yazıyorum.
 
Üstüne basa basa da yineliyorum.
 
Bu şekilde gazeteciliğe devam ettiğimiz sürece kaybolmaya da yüz tutacağız.
Sonuç olarak; bize düşen doğru ile yanlışı birbirinden ayırmaktır.
 
Kendi kişisel kaprislerimiz ve çıkarlarımız doğrultusunda değil, şehrin, milletin ve ülkenin çıkarları doğrusunda hareket etmeliyiz.
 
Yoksa bugün gelinen noktadan daha kötü durumlara düşmemiz kaçınılmaz olur.
 
GÜNÜN SÖZÜ
 
Akıl gibi zenginlik, bilgisizlik gibi fakirlik yoktur. Hz.Ali (r.a)

Yazarın Diğer Yazıları