Eğer, Allah bizim davranışlarımızla ilgili her şeyi önceden/ezelde takdir etmişse, bizde o takdir edilene mahkum edilmişsek, o zaman Allahın vahyi, bunca öğüt, nasihat, emir/yap yasak/yapma bildirileri, uyarıları ne olacak. Eğer bizler, Allahın takdir ettiği bir hayatı yaşayacaksak, o zaman imtihanın ne anlamı kalır. Yani hatalı bir insan demez mi ki, Ya Rabbi sen benim alnıma yazmışsın, benim başka yapma seçeneğimi bırakmadın, beni niçin hesaba çekiyorsun demez mi, hem derdi, hem de Allahın bunca vahyi/ayetleri, yine Allah tarafından haşa yalanlanmış olmaz mıydı? Halbu ki Allah böyle işlerden ve düşüncelerden uzaktır/yani böyle tutarsız değildir. Tabi konu Allahın emri Kurana uygun anlaşılamadığı için, kader ve alın yazısı hurafe bazı söylemler uydurmuşlar, bu yanlış düşünceye senelerdir insanlık mahkum ve mecbur edilmiştir.
Allah insanı yaratmış, çeşitli özellikler ile donatmış, hür bir irade insana vermiş, eliyle, gözüyle, kulağıyla, anlayacağı şekilde aklıyla ne yapmak isterse kesinlikle alıkonulmayacak, iradede serbest bırakılmıştır. Onun için insan sorumludur. 2/Bakara 256 'Dinde zorlamanın hiçbir şekli yoktur. Hak yol/İslam, batıldan apaçık ayrılmış, kim tagutu/şer güçleri yapmaz ve sadece Allaha inanır, güvenir ve emirlerini yaparsa kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah hakkıyla bilen ve işitendir.' İşte Allah ayetinde açıkladığı gibi, insanın hür iradesiyle yapacağı hiçbir işe karışmamaktadır. Allah, insanın hür irade ve isteğiyle, yapacağı ister iyilik, ister kötülükler olsun, karışmamış, insanın tercihine, isteğine uygun yaptığını yaratıp kitapta delil olması için kayda aldırmıştır. Yani iyiyi, helalı, kötüyü, haramı, hakkı batılı hür istek ve irademizle, insan olarak bizler yapıp Allah’ta yaptığımızı yaratıp, takdirini yapılan işe göre oluşturmakta ve ahrette önümüze koyup, sen hür iradenle seçip yaptın, bende yaratıp, yaptığına göre takdirimi oluşturdum buyuruyor. Hayatımızın rotasın insan olarak biz çizip, çizdiğimiz o yolu da biz yürüyoruz.
Allah bu yanlışlıktan korumak içinde, sığınılacak merciinin sadece Allah olduğunu, bunun için şöyle dua etmemizi tavsiye ediyor. Her namazımızda okuduğumuz, 1/Fatiha 5,7 'Ya Rabbi sadece yalınız sana kulluk eder, sadece yalnız senden yardım isteriz. Bizi doğru yola ulaştır. Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna. Gazaba uğrayanların ve yolunu sapıtanların yoluna değil.' 2/Bakara 186 'Kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ben çok yakınım onlara bana dua edenin, dua ettiğinde, duasına karşılık veririm. O zaman, onlarda benim davetime icabet etsinler ve bana inanıp güvensinler ki, doğru yolda olsunlar.'3/Ali İmran 193 'Rabbim biz, Rabbinize iman edin diye, imana çağıran bir davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. Rabbimiz günahlarımızı bağışla, suçlarımızı ört ve bizi iyilerle birlikte vefat ettir.' Kulların duasıyla, Allahın takdirinin değişmesi söz konusu değildir. Allahın takdiri kulların makul olan isteklerini yerine getirmek suretiyle ortaya çıkmaktadır. Önceden belirlenmiş bir şablon söz konusu değildir. 67/Mülk 2 'Allah, ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için yaratmıştır. Allah, mutlak üstün ve yüce olan ve eşsiz bağışlayandır.' İnsan önce neyi nasıl yapacağını düşünür, sonra da Rabbinden ister, bir ömür bu isteklerini gerçekleştirmek için Allahın emrine uygun çalışıp uğraşır. Dua kulun Rabbine yükselişi ve Allahın huzurunda acizliğini itiraf etmesidir. Ağaç gibi, meyve sabır ve duanın sonucudur.