Şehir insandır diye yazmıştım bir süre önce bu köşe vasıtası ile.
Şehir Kültür Sanat ve Düşünen Şehir dergisinin şehrimize, kültürümüze katkılarından bahsetmiş, emeği geçenlere teşekkür etmiştik.
O köşe yazısını yazarken sonunda inşallah yeni seçilecek belediye başkanı bu dergileri yayından kaldırmayı düşünmez ya da dergilerin içeriğine müdahale etmez yazıp sonra kim kendi ayağına sıkmak isterki deyip o kısmı yazıdan tekrar çıkarmıştım.
Önceki gün dergilerin Genel Yayın Yönetmeni Dursun Çiçek sosyal medya hesabından dergilerin artık yayımlanmayacağını bildirerek helallik istedi. Memduh başkan ilk icraat olarak şehrin adeta markası haline gelen kültür, sanat, tarih, edebiyat dolu şehrin hafızası haline gelen bu dergileri ve büsam akademiyi tırpanlamış. Yeni seçilen belediye başkanının kendi ekibini getirmesi, çalışma arkadaşlarını kendi seçmek istemesi gayet doğaldır ama böyle bir sebep olsa idi bu dergileri artık çıkarmak istemiyoruz demezlerdi. Eğer tasarruf tedbirleri için böyle bir karar alındıysa bunu da anlamakta zorluk çekeriz.
Belediyenin tasarruf yapılabilecek bir sürü konusu önünde dururken böyle kalemlerde tasarrufa gitmek akıl alacak iş değil.
Bu kararın duyurulmasından sonra Türkiye’nin dört bir köşesinden ciddi tepkiler aldı belediye. Tanınmış yazarlar, yönetmenler, vatandaş, dergi okurları ciddi tepki gösterdiler karara. Bunun üzerine büyükşehir belediyesi sosyal medya hesabından haberi yalanlarken, mesajın içeriğinde dergilerin ve akademinin devam etmesine yönelik değerlendirme süreci belediyemizin öncelikli konuları arasındadır diye bir mesaj verdiler. Böylesine kıymetli değerleri devam ettirip ettirmeme kararını öncelikli konular arasına almanız bile olaya bakış açınızı belli ediyor. Dursun hoca açıklamanıza verdiği cevapta “Kamuoyu tepkisine karşı Allah korkusu ile değil, kul-insan korkusu ile yapılmış, mantıksızlık, tutarsızlık ve çelişkilerle dolu bir açıklama diye tepkisini göstermiş.
Yazar İhsan Fazlıoğlu karara tepkisini “ Besmele’ye su katanlar çöl’de ‘çiçek’ açmasına tahammül edemezler diye dile getirmiş. Türkiye’nin tanıdığı psikiyatr, program yapımcısı Erol Göka “ Güzellikleri öğüten bir değirmen var. Birileri güzel adına ne bulurlarsa atıyorlar içine çok üzgünüm mesajını paylaştı. Tepkiler çığ gibi. Yapılan güzel işlerin, başarının cezalandırılması siyasetin doğasında var sanırım ülkemizde.
Sayın başkan dergi okur kitlesi adına, şehrimiz adına üzülerek söylüyorum ki, ha bu kararı almışsınız, ha şehrin meydanında Kayseri’mizin timsali olan kaleyi, medreseyi, Selçuklu eserleri camileri kepçe vurup yıkmışsınız farkı yok. Belediye yayınları olmasına rağmen siyasete zerre bulaşmadan şehrin kültürü, hafızası, kimliği, aynası ve hatta şehrin bizatihi kendisi olan bu eserleri katlettiniz. İlk icraatınızla maalesef şehri öldürdünüz.
Tanıdığım kadarı ile şunu söyleyebilirim bu saatten sonra Kayseri’nin tapusunu verseniz kırdığınız Dursun Çiçek dergiye devam etmeyecektir. Bu saatten sonra çocuğu gibi büyüttüğü dergilerin devam edip etmemesi onun için çok sorun olmaz. Dursun hoca bu kadar yapılan hizmetin ne olduğunu bile anlamayanlarla aynı ortamda nefes alamaz. Dursun olmaz Ahmet olur Mehmet olur diye düşünebilirsiniz hatta ölü soyucular, nebbaşlar biz ondan daha iyi bu işi yaparız diye kapınızda soluğu almıştır. Bizim size tavsiyemiz bu kararınızda durun ve dergileri artık çıkarmayın derginin itibarı, imajı olduğu yerde kalsın.
Rahmetli Emir Kalkan ağabey “ Sayın okumazlar! Muhterem efendiler! Yani, sizlerböyle boş bir teneke gibi mi yaşayacaksınız ? Sizin hiç gönül ikliminiz, yürek sızınız, beyin yangınınız olmayacak mı ? Binbir emekle hazırlanmış konferanslara, sanat sergilerine ”bana ne yav!” mı diyeceksiniz. Müzeyi okey salonu, Tiyatro binasını şehir mezbahası mı zannedeceksiniz ? Siz pastırmacı Mehmet, Tüccar Adil, Sarraf Bekir efendiler ; hep böyle günde sekiz öğün yeyip, genirerek mi öleceksiniz ? Sen müdür bey, siz reis efendi, siz sayın milletvekili, insanlara hep sarkmış mide ve oy pusulası gözüyle mi bakacaksınız ? Sizin için manevi bir alem olmayacak mı ? diye özetlemişti aslında sanata kültüre bakış açımızı.
Sayın Reis yazımızı milli şairimiz Mehmet Akif’in şu dizeleri ile bitirelim ; “Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen, İki kazma kürek, iki de ırgat gerek, Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen, Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”