Kaşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti't-Türk’ünde; "Halk arasında sevinç ve eğlence günüdür, bir yer çiçeklerle bezendiği zaman bayram yeri denir ki gönül açan yerdir.” Diye ifade edilen bayramın arefesinden önceki güne Kayserimizde “tatava” denilmekte olup, halkımız tarafından “tatavanız mübarek olsun” denilerek karşılanmaktadır. Bugünden bir sonraki gün mübarek arefe günüdür. Bugün halkımızda birçok kimse tarafından Peygamber Efendimizin sünneti olarak bugünün faziletine erişmek için oruç tutulur, şükür namazı kılınır, Tövbe İstiğfar edilir, Salavat getirilir, Kelime-İ Tevhid okunur.
Arefe günü pek çok hemşehrimiz ahırete intikal eden yakınlarının kabirlerini ziyaret eder, onlara dua eder ve Allah'ın affına sığınırlar. Arefe günü akşamı bayram namazına erken kalkmak üzere erkenden yatılır. (Bu durum Barış Manço’nun “Bugün bayram erken kalkın çocuklar” şarkısında da geçmektedir) Sabahında evin erkekleri tarafından camilere gidilir ve bayram namazı eda edilir. Bayram namazından dönüşte meşhur nohutlu bayram yahnisi yenilir. Ardından ev halkı bayramlaşır. Bundan sonra ilk iş vacip olanların kurban ibadetini yerine getirmeleri ile devam eder. Bayram giyilen güzel kıyafetlerle misafirliklerle, çocukların şeker toplamak için komşuları gezmesiyle, küçüklerin büyüklerin ellerini öpmesiyle, çocuklara harçlık verilmesiyle, bayram için hazırlanmış ev baklavaları, kolonya ve çikolata ikramı ile devam eder.
Sorarsanız bana nedir diye bayram? Mesela reddettiğim tanımlarla başlayım açıklamaya; “tatil olmasa çekilmeyecek bir hadise, yapmacık bir alışkanlık ya da bir travma” değildir, “samimiyetsiz ve zorunlu bir ziyaret” değildir, “insanlardan kaçmak, kabuğuna sinmek” değildir, “sevgi kırıntısı” değildir. Tam tersine heyecanla beklenen gündür bayram, sevmek-sevilmektir-affetmektir bayram, merhamettir-şefkattir-yüzlerdeki tebessümdür-gülümsemektir bayram, bağışlamak-bağışlanmak, barışmaktır bayram, en güzel renk, en güzel desen, en güzel his, en güzel fısıltıdır bayram, buram buram çiçek kokusudur, birbirimizin farkına vardığımız en nadir anlardır bayram..Garip, kimsesiz, yoksul ve yetimlerin yüzlerine tebessüm olabilmektir. Hüzünle akan gözyaşlarını merhametle silebilmektir..Mahzun gönüllere huzur aşılayabilmektir bayram..
Abbasi Halifesi Harun Reşit ile aynı dönemde yaşamış Sufi Derviş Behlül Dânâ arasında geçen bir rivayetle yazıma son veriyorum.
Behlül Dânâ bir bayram sabahı Halife Harun Reşid'in, beyaz bir ata binmiş, süslü elbiseler içinde ve etrafında da hassa askerleri ve hizmetkârları olduğu halde namazgâha gittiğini görür. Bu şaşa, bu debdede, zühd tutkunu Behlül'ün divaneliğini hepten körükler ve geçer koca halifenin karşısına, atının yularından tutar ve "Leyse'l-ıydü li-men lebise'l-cedîd ile başlayan birkaç kıta devam eden beyitleri okur.." Derviş Behlûl bu beyitlerde mealen şöyle demektedir;
Yeni elbise giyen, takılarla bezenen için değildir bayram,
Gerçek bayram cehennemden kurtuluş beratını alanlarındır.
Güzel kokular sürünüp, ortalıkta salınanlar için değildir bayram,
Kim ki tövbe eder ve günaha dönmez, işte onundur bayram.
Süslü bineklere binenler için değildir bayram,
Gerçek bayram, hatalarını terk etmeye muvaffak olanlarındır.
Rengârenk halılar, döşekler üzerinde kurum kurum kurulanların değildir bayram,
Dosdoğru yaşayıp, sıratı şimşek gibi geçenler içindir bayram.
Bayram, lüks evleriyle büyüklenenler için değildir,
Kabir yurdunu dünyadayken imar eden bahtiyarlarındır bayram.
*Bu vesile ile tüm İslam Aleminin Mübarek Kurban Bayramını kutlar, bayramın vatanımıza ve milletimize hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.