Kayseri'de artçılar devam ediyor

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri İl Temsilcisi Mustafa Umut Ozdemir, dün sabah saatlerine doğru meydana gelen sarsıntıların, geçen haftaki depremlerin artçıları olduğunu söyledi.

Kayseri'de artçılar devam ediyor

Kayseri evvelki sabaha sarsıntıyla uyandı. Kandilli'ye göre 4.4, AFAD'a göre 4.3; Kandilli'ye göre 3.8, AFAD'a göre 3.7 şiddetinde iki büyük, gün içerisinde devam edecek biçimde de yaklaşık 40 adet sarsıntı meydana geldi. Depremin merkezi Kandilli'ye göre Sivas Gemerek, AFAD'a göre ise Sarıoğlan idi.

YÜZDE 60'I KAYSERİ'DE YAŞANDI
Konuyla ilgili olarak gazetemize bilgi veren TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri İl Temsilcisi Mustafa Umut Ozdemir, geçen hafta meydana gelen depremin artçılarının sürdüğünü ifade etti. 1 kilometrelik mesafede, artçıları ile birlikte geçen haftadan bu yana yaklaşık 80 adet deprem yaşandığını belirten Özdemir, bunların yüzde 40'ının Sivas , geri kalan kısmının da Sarıoğlan'da hissedildiğini dile getirdi.

Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ecemiş Fayı Kayseri'den geçiyor ve Kayseri'de 3 ayrı kola ayrılıyor; Erkilet fayı, Erciyes fayı ve Ecemiş fayının ana kolu. Birisi Kayseri'nin kuzeyinden, birisi güneyinden, birisi de ortasından geçiyor. Burası diri bir fay ve dolayısıyla Kayseri'de bu şekilde depremler yaşanması da normal. İlk deprem geçen hafta AFAD verilerine göre Sarıoğlan Tatılı'da, Kandilli'ye göre ise Sivas, Gemerek-Kümeören'de gerçekleşti. İki yerleşim alanının arası 1 kilometre civarında zaten. Geçen gece meydana gelen iki büyük, 40 küsur küçük deprem aynı bölgede gerçekleştiği için artçı olarak değerlendiriliyor." diye konuştu.

1999'DAN ÖNCEKİ BİNALAR ÇOK RİSKLİ
Türkiye'de 1999'dan önce yapılan binaların aşırı riskli, 2008'den sonra inşa edilenlerin ise daha güvenli olduğunu belirten Özdemir, "1999'dan sonra bina yapım malzemeleri ile ilgili çeşitli tedbirler alındı. Kullanılmaması gereken malzemelerin kullanılmasının önüne geçildi. Zaten bu yıldan önce yapılmış binalarla ilgili hiçbir belge yok. Bunu Gölcük depreminde gördük. Binaların deniz kumundan yapıldığına şahit olduk. Bunun üzerine malzemelerle ilgili yönetmelikler değişti. 2008'de ise Bina Yönetmeliği değişti ve yapılar daha sağlam hale getirildi. Beton kalitesi artırıldı, jeoloji mühendislerinin hazırladığı zemin etüt raporları devreye girdi." dedi.

"KİRİŞ VE KOLONLARDA ÇATLAK OLMAMALI"
Özdemir, binaların depreme dayanıklı olup olmadığının nasıl anlaşılacağına dair şu ipuçlarını verdi:

"Her şeyden önce Türkiye'de bir bina satın almak istediğinizde, oranın deprem riskinin bulunup bulunmadığına dair bir belge verme zorunluluğu bulunmuyor. Bu nedenle ilk olarak bakmamız gereken o binanın 2008 yılından sonra yapılıp yapılmadığı. Eğer 2008 sonrasında yapılmışsa daha güvenli olduğunu düşünebiliriz. Ardından bina ve kirişlere bakılmalı. Depreme dayanıklı olmayan binalarda kolonlar ve kirişlerde yıpranmalar olur. Duvarda çatlak olması önemli değil ama kolon ve kirişte çatlak var ise o bina kesinlikle risklidir. Binada kayma olup olmadığına dikkat edilmeli. Bunun da göstergesi, kapıların ve pencerelerin kapanmamasıdır. Duvarlarda kayma olduğu için kapı ve pencereler tam kapanmaz. Ama en güvenilir veri bir zemin laboratuvarından alınacak test sonuçlarıdır."

"JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ FENNİ MESULLER ARASINDA DEĞİL"
Jeoloji mühendislerinin fenni mesuller arasında değerlendirilmesine dair yönetmeliklerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Özdemir, "Jeoloji mühendisleri deprem konusunda bilir kişi olarak görülmekle birlikte, bina yapımında fenni mesuliyet konusunda halen daha taşeron olarak işlem yapılıyor. Ana fenni mesuller arasında değil. Bunun yönetmelikte değiştirilmesi gerekiyor. Böyle olursa daha güvenli binalar inşa edilebilecek." ifadelerini kullandı.

>>Selma Kara