Yıldırım: 'Adaletten başka güç mevcut değildir'
Başbakan Binali Yıldırım, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Adalet Şurası'na katıldı. Yıldırım, konuşmasına 'İlk kez toplanan Adalet Şurası ümit ederim ki zamanla geleneksel hale gelir ve adalet konusundaki meselelerimiz kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiş olur.' sözleriyle başladı. Yıldırım burada yaptığı açıklamalarda 'Devlet ve toplum düzenini adaletten başka ayakta tutacak bir güç mevcut değildir' ifadelerinde bulundu.
Şuranın, ülkenin adalet, demokrasi ve hukuk yolunda alacağı mesafede yol gösterici olacağına yürekten inandığını belirten Yıldırım, buradan çıkacak sonuçların adalet politikalarına ışık tutacağını, yapıcı tartışmaların daha iyi uygulamalara ilham olacağını söyledi.
Yıldırım, "Adalet mülkün temelidir." sözünü hatırlatarak, "Mülk nedir? Mülkü bazen birçoğu bina olarak anlar. Mülk, aslında devlettir. Yani adalet, devletin temelidir. Adalet, aslında dünyada düzenin, aynı zamanda devletlerin de temel direğidir. Devlet hayatının ve hukukun ana miğferidir." ifadesini kullandı.
İnsan ve toplum hayatında en yüce erdemin ve en büyük faziletin adalet olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bilindiği üzere kamu vicdanı en şaşmaz adalet terazisidir. Bizim işimiz de kamu adına, devlet ve toplum ilişkilerini düzenlemek, bireyin ve toplumun hukukunu korumaktır. Sınırlarını akıl, duygu ve vicdanın çizdiği siyasal hayatımız tarih boyunca adaletle genişlemiştir. Tarih boyunca adalet, inancımızın, kültürümüzün ve devlet hayatımızın en temel unsuru olmuştur, olmaya devam edecektir. Devlet ve toplum düzenini adaletten başka ayakta tutacak bir güç mevcut değildir."
"GECİKEN ADALET, VİCDANLARI YAKAN BİR ATEŞE DÖNÜŞMEKTEDİR"
Başbakan Yıldırım, adaletin, her şeyden önce insanı merkeze alan, insanı mutluluk ve erdemle yaşatan sosyal ve siyasi düzen arayışı olduğuna dikkati çekti.
Öncelikleri "adalet" ve "kalkınma" olduğu için yolun başından beri bu iki temel kavramı birbirine bağladıklarını dile getiren Yıldırım, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Türkiye'nin siyasi tarihinin son 15 yılına bu iki kavram birbirini bulmuştur. Bir yandan kalkınma hamlelerimizle refahı büyütürken, diğer yandan bunu sosyal tabanlara yayma gayretinde olduk. Sosyal politikaların esası da adalet olmuştur. Dezavantajlı grupların desteklenmesi ve korunması, bize göre adaletin olmazsa olmaz bir şartıdır. Bütün vatandaşlarımız için fırsat eşitliğinin sağlanması, kamu hizmetlerinin erişilebilir kılınması, hak arama yollarının açık tutulması esastır. Sosyal barış, ekonomik istikrar, devlet düzeni ancak ve ancak iyi çalışan adalet sistemiyle sürdürülebilir. Üstelik şairin dediği gibi 'Adalet gecikmez, tez verilmelidir.' Biliyoruz ki geciken adalet, vicdanları yakan bir ateşe dönüşmektedir."
"YARGI BAĞIMSIZLIĞINI, ANAYASAL TEMİNATLA GÜÇLENDİRDİK"
Binali Yıldırım, hızlı ve etkili işleyen bir adalet sisteminin, başından beri AK Parti iktidarının öncelikleri arasında yer aldığını kaydetti.
Bu önceliğe uygun olarak son 15 yılda birçok adım atıldığını anlatan Yıldırım, hukuk ve yargı sistemini insana hizmet eden bir araç olarak işler hale getirmek için birçok reform yapıldığına dikkati çekti.
Yıldırım, zamana yenilen mevzuat hükümlerinin tamamen gözden geçirildiğini, hak arama yolları açık tutulurken sisteme yeni kurumların da kazandırıldığını vurguladı.
Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuruyla hak, hukuk ve özgürlüklerin hukuki himayesinin genişletildiğini ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını anayasal teminatla güçlendirdik. Kamu denetçiliğiyle idarenin, demokratik denetimini de sağladık. Son olarak OHAL İtiraz Komisyonu ile olağanüstü hal dönemi işlemlerini idari ve yargısal denetime açtık. Ağır iş yükü altındaki mahkemelerin yükünü azaltacak adımları da ihmal etmedik.
İstinaf yargısıyla, iki dereceli yargılamadan üç dereceli yargılamaya geçtik. Adli yargıda halen dokuz merkezde faaliyet gösteren istinaf mahkemelerinin sayısını da artıracağız ve 15'e çıkaracağız. Diyarbakır, Kayseri, Konya, Sakarya, Trabzon ve Van İstinaf mahkemeleri de önümüzdeki dönemde faaliyete geçecek."
Bu süreçte yargı sisteminin ihtiyacı olan insan ve kaynak ihtiyacı ile kapasitesinin de artırıldığına değinen Yıldırım, ceza politikalarının ıslah amacına uygun olarak ceza infaz sisteminde köklü bir dönüşüm başlatıldığını bildirdi.
Yıldırım, bilişim teknolojilerinin yargı alanında kullanımında dünya çapında bir çığır açıldığını, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ile yargı hizmetlerinin elektronik ortama taşındığını kaydetti.
Adliye binalarının temelden çıkartılıp saraya dönüştürüldüğünü belirten Yıldırım, "Ben gençliğimde, 'Adalet, mülkün temeli' diye söylenince, ilçeye gittiğimde adaletle ilgili birimlerin bodrum katta olduğunu görüyordum. Herhalde bunun için 'Adalet mülkün temeli' diyorlar diye yorum yapıyordum." şeklinde konuştu.
Yıldırım, Türkiye'de bugün adalet sistemine yakışan adalet saraylarının bulunduğunu yineleyerek, "Adaletin en iyi şekilde tecelli etmesi için de ihtiyacımız olan insan kaynağıdır, insan kapasitesidir. Aslında her alanda buna ihtiyacımız var. Bu nedenle insanı yüceltmeyi, yaşatmayı esas alan bir adalet anlayışı yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, hükümet olarak yeni bir yargı reformunun içinde olduklarını belirterek, yargıya olan güveni daha da artırmak ve yargılamaları hızlandırmak amacıyla bir dizi yeniliği ihtiva eden yeni bir reform paketini yakın zaman içerisinde TBMM'ye getireceklerini bildirdi.
Uyuşmazlıklara süratle cevap verecek, yeni çatışmalar üretmeden, ihtilafları kalıcı şekilde çözecek bir sistemi işler halde tutmanın hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Yıldırım, mahkemelerin klasik dava ve hak arama yolları için gerekli ancak yeterli olmadığının altını çizdi.
Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Günümüzün hukuk devleti anlayışı da bu boyutu çoktan aşmıştır. Günümüzde hukuk sistemleri adaletin sosyal hedefine de odaklanmaktadır. Hedef uyuşmazlıkları en kısa sürede, en az maliyetle, etkili bir şekilde çözmektir. Bunun için alternatif usuller giderek dünyada yaygınlaşmaktadır. Davacı, davalı, müşteki, mazlum ayrımıyla başlayan klasik dava yolunun sonu adalete varsa da bir tarafın kaybettiği diğer tarafın kazandığı bir sonuçtur. Adalet hakikat sevgisidir. Ancak filozoflar hakiki sevgiyi öteden beri adalete üstün tutmuştur. Sevgi ve muhabbet ikiliği, çatışmayı, rekabeti ortadan kaldıran bir vahdet yoludur. Bu sebeple yargısal yolları açık ve hazır tutmak kadar toplumun sorun çözme kültürünü geliştirmek, sulh ve anlaşma yollarını teşvik etmek de aynı derece anlamlı ve değerlidir. Bu anlayışla hukuk sistemimize kazandırdığımız uzlaşma ve arabuluculuk gibi uygulamalar kayda değer sonuçlar vermeye başlamıştır."
Yasal değişikliklerle uygulama sahası genişleyen mağdur-fail uzlaşmasının, kamu düzenini bozmayan basit suçlarda mağdurun tatminine hizmet eden önemli bir kurum hale geldiğini ifade eden Yıldırım, uyuşmazlıklarda arabuluculuk uygulamasının da Ekim ayında yenilenen İş Mahkemeleri Kanunu ile yeni bir safahat kazandığını dile getirdi. Yıldırım, bu ve benzer usulleri yaygınlaştırmanın, etkin biçimde uygulanmasını sağlamanın gelecek dönemin öncelikli hedefleri arasında olacağının altını çizdi.
Hukuku ve adaleti konuşurken Türkiye'nin yaşadığı hem çok acı hem de çok özel tecrübeye de dikkati çekmek istediğini söyleyen Yıldırım, "Hukuku ve yargıyı, adaleti sağlamanın imkanı olmaktan çıkarıp örgütsel bir yapının aracı haline dönüştürmek isteyenler, hukuk sistemine de çok büyük zarar verdiler. Dolayısıyla FETÖ ile mücadele, istiklal ve istikbal mücadelesi olmanın yanında aynı zamanda yargının güven ve itibar mücadelesine dönüşmüştür. Bu mücadeleyi, adalet terazisini doğru tutarak kazanacağımıza yürekten inanıyorum." ifadelerini kullandı.
"HUKUK DEVLETİ İLKESİNE HALEL GETİRMEYECEĞİZ"
Başarının tek formülünün hak, hukuk ve adaletten sapmamak, hile ve tuzaklara, hukuku çiğneyenlere, hukuku yücelterek cevap vermek olduğuna vurgu yapan Yıldırım, "Hukuk devleti ilkesine halel getirmeyeceğiz. Keyfiliğe asla müsaade etmeyeceğiz. Yargıyı araç haline getirenlere adaletin ne büyük bir değer olduğunu her kararımızda göstermeliyiz." diye konuştu.
Hukukun ve vicdanın gösterdiği istikametten milim şaşmamak, suçluların hak ettiği cezayı mutlaka görmesi gerektiğini dile getiren Yıldırım, "Başta 15 Temmuz darbe girişiminin asıl failleri olmak üzere suçlular hak ettiği cezayı mutlaka görecektir. Bu beklentinin süratle karşılanması ne kadar önemli ve hayati ise bu süreci zehirleyecek, sulandıracak amacından ve ekseninden çıkaracak tuzaklar karşısında da dikkatli olmak o kadar önemlidir." değerlendirmesini yaptı.
Devam eden iki grup dava olduğuna işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birincisi darbe teşebbüsüyle doğrudan ilgili olanlar. Bunlar kesin hüküm yolunda süratle ilerlemektedir. Ümit ediyorum ki bu yıl sonuna kadar darbeye bizatihi karışanların görüldüğü bütün davalar sonuçlanmış olacaktır. İkinci grup da örgüt üyeliğiyle ilgili davalar vardır. Bunlar sayısal olarak çok da büyük bir yekün tutmaktadır. Hiç şüphesiz bu davalarda örgüt üyeliğinin tespiti, ayrı bir dikkat ve titizlik gerektiriyor. İşaretler FETÖ terör örgütünün ilgili, ilgisiz birçok insanı adli sürecin içine çekme gayretinde olduğunu göstermektedir. Bu sinsi plan adalet sistemimize kurulmuş bir tuzaktır. Ancak adalet camiamız bu tuzağa asla düşmeyecektir. Bunun en güzel ve en güncel örneği, çok önemli bir delil olarak gördüğümüz ByLock'taki teknik kumpasın açığa çıkarılmasıdır. Kimsenin endişesi olmasın. Savcılarımız, hakimlerimiz bir kuyumcu titizliğiyle çalışacak. Haklıyı, haksızdan, suçluyu suçsuzdan, mağduru mücrimden mutlaka ayırt edecektir."
"MİLLETİN HUKUKUNA KASTEDENLERE GÖZ AÇTIRMAYACAĞIZ"
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin gücünün hukuk devleti olmaktan, demokrasiye bağlılıktan, hukuka riayetten geldiğini söyleyerek, hiçbir vesayet girişiminin devletle vatandaş arasına giremeyeceğini, girmesine izin verilemeyeceğini vurguladı.
Demokrasiden, hukuktan, adaletten ve özgürlüklerden, temel hak ve hürriyetlerden asla taviz vermeyeceklerinin altını çizen Yıldırım, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Toplumun her kesiminin istisnasız bütün vatandaşlarımızın hukukuna sahip çıktık, sahip çıkmaya devam edeceğiz. Demokrasiye, millet iradesine, milletin hukukuna kastedenlere göz açtırmayacağız. Bakınız devletin silahını millete doğrultan FETÖ teröristleri bugün mahkemelerde hesabını veriyor. Ayrıca darbe teşebbüsüne kalkanlar, tankları demokrasiye karşı yürüten 28 Şubat darbecileri de aynı şekilde adalet önünde hesabını vermektedirler. Demokrasi ve hukuk devleti yolunda bütün kazanımlarımızı arttırarak devam ettireceğiz." HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ