Kayserispor’da üç haftadır işler iyi gitmiyor.
Kayserispor’da aslında bu sezon işler iyi gitmiyor.
İlk yarıda başlayan hoca tercihlerini biliyoruz.
Yanlış hoca tercihleri ve yanlış oyuncu transferleri.
Bir-iki hocayı gönderip, yenilerine sarılıyoruz.
Yeni hocalar geliyor, yeni oyuncular alınıyor.
“Bu kez olacak”diyorsunuz yine yanılıyoruz.
Bayram Bektaş’la başlayan yanlış hoca tercihi.
Ardından Samet Aybaba’ya “umut” diye sarılıyoruz.
Aybaba tutmuyor, gönder Aybaba’yı gelsin yenisi. Bir de Dan Petrescu tercihi var, evlere şenlik.
Romen teknik adam da yaramıza merhem olmuyor. En kolayı yine sahnede, gönder Petrescu’yu yenisi gelsin.
Bir ara Kulaksız-Kelkitli ikilisine umut bağlıyoruz.
“Ev danasından buzağı olmaz” diyoruz ve gönderiyoruz.
Bu kez de yeni can simidimiz Hamza Hamzaoğlu oluyor. “Denize düşen, yosuna sarılır” misali Hamzaoğlu’nu getiriyoruz.
Hamza Hamzaoğlu zor bir dönemde göreve geliyor. Transferler yapılmış, elde mevcut bir kadro var.
Hamza Hamzaoğlu’ndan çok şeyler bekliyoruz.
“Şapkadan tavşan çıkartmasını” istiyoruz.
Devre arasında tam sekiz transfer yapılmış.
Yeni-yeni oyuncular takıma kazandırılmış.
Bir transfer başarısı (!) olarak övünüp durmuşuz.
Alfred Kanga’yı göndermişiz, Luckassen’i almışız.
Manuel Fernandes’i göndermiş, Muhar gelmiş.
Oğuzhan’ı göndermişiz, Nehuen Paz’ı getirmişiz.
Harrison Mangala’yı istememiş ve yol göstermişiz.
İlhan Depe’yi Altay’a verip, Yaw Ackah’ı postalamışız.
Muğdat Çelik’i her nedense gözden çıkartmışız.
Dedim ya en kolayı göndermek ve yenilerini almak.
Bu konuda kimse bizim elimize su dökemez.
“Giden gider, kalan sağlar bizimdir” demişiz.
Tam sekiz yeni oyuncuya umut bağlamışız.
Gol makinası demişiz Luckassen’e bel bağlamışız. Anton Maglica’da gol umudu olarak getirilmiş.
Mario Paz’ı defansı kurtarsın diye transfer etmişiz. Muhar’ı ve Sabovic’i orta sahayı canlandırsın diye almışız. Uğur Demirok gelmiş, Ramazan Civelek transfer edilmiş.
Boluspor’dan Melih Okutan’ı takıma kazandırmışız. Peki, bu sekiz oyuncudan takımda kimler oynuyor?
Konyaspor’dan gelen Uğur Demirok’un faydasını görüyoruz.
Diğerleri ise papatya falı gibi, bir gün var-iki gün yok.
Hakan Çiftçi’nin Luckassen için dediğine katılıyorum.
“Gol makinası” diye almışız Kevin Luckassen’i.
“Traş makinası” çıkmış, “bal yapmayan arı” olmuş.
Alfred Kanga’yı bile aratır olmuş Kevin Luckassen.
Ramazan ve Melih ise ara-sıra forma şansı bulabiliyor.
Paz’ı defansa monte etmişiz, dikiş tutmamış.
Muhar’ı ve Sabovic ise tam bir hayal kırıklığı.
Böyle bir takviyeli kadroyu Hamzaoğlu’na teslim etmişiz.
Bakmış olacak gibi değil, Muğdat’a formayı teslim etmiş.
İlhan Parlak’ı gol yollarına göndermiş Hamzaoğlu.
“Kuru söğütten düdük çıkartmak” zorunda kalmış.
Karnesi ise hiç te iyi değil, üç maç sadece iki puan.
Evdeki iki kader maçından sadece bir puan çıkmış.
Trabzonspor beraberliği sadece amorti sevinci yaşatmış.
Geride kalmış sekiz maç, deve dişi gibi maçlar kalmış.
Eldeki imkan belli, ne yapsın Hamza Hamzaoğlu. Tam sekiz maç var, yani kazanılacak 24 puan var.
Basın sözcüsü Tokgöz yüreklere su serpmeye çalışıyor.
“8 maçımız kaldı. Bu mücadeleden, savaştan kaçmayacağız. Sonuna kadar mücadelemize devam edeceğiz. “ diyor Mustafa Tokgöz.
Aynı cümleler 11 maç kaldığında da söylenmişti.
Üç maçın akibeti ne oldu, sadece iki puan.
Hakan Çiftçi kardeşim dün bir yazı kaleme almış.
“Düşmeyebiliriz” demiş ve öngörülerini sıralamış.
Silviu Lung’un kaleye geçmesinde yine ısrar etmiş.
Anton Magliga ve Denis Alibec’in şart olduğunu yazmış.
Hakan Çiftçi’nin bu görüşlerine aynen katılıyorum.
“Çıkmamış candan umut kesilmez ” demiş Hakan.
Bende bu sözlere takviye olarak şunu söylüyorum.
Cuma günü Konyaspor’u Konya’da yeneceksin.
Ardından Gençlerbirliği maçını evinde kazanacaksın.
“Gelirse altı puan, gerisini konuşuruz o an”