Son günlerde sosyal medyada tartışılan bir konu beni hem güldürdü hem de düşündürdü: Evlenen kadının kendi soyadını tek başına kullanma hakkının kaldırılması. Bu, aile birliğine zarar verdiği gerekçesiyle gündeme getirildi. Ancak, bu tartışmanın tam da ülkemizin ekonomik sıkıntılar, ucuz ölümler, yetersiz adalet ve sürekli değişen eğitim sistemi gibi ciddi sorunlarla boğuştuğu bir dönemde yapılması, adeta ülkemizin bir parodisi gibi.
Bir yanda vatandaşlar geçim derdinde, işsizlik ve enflasyon can yakıyor. Eğitim sistemi neredeyse her yıl değişiklik geçiriyor, gençlerimiz belirsizlikle karşı karşıya. Adalet sisteminde yaşanan sıkıntılar, vatandaşların hukuka olan güvenini sarsıyor. Kadın cinayetleri, iş kazaları, sağlık sektöründe yaşanan sıkıntılar her gün gündemimize oturuyor.
Tüm bu sorunlar varken, kadının evlilik sonrası soyadı tartışması gerçekten öncelikli bir mesele mi? Elbette, kadının soyadı kullanımı önemli bir toplumsal cinsiyet eşitliği meselesidir. Ancak bu konunun, daha hayati meseleler önünde bu kadar geniş yer bulması düşündürücüdür.
Soyadı meselesi üzerinden aile birliğinin zarar gördüğü iddia ediliyor. Oysa ki, aile birliğini asıl tehdit eden şeyler, ekonomik sıkıntılar, şiddet, eğitimsizlik ve adaletsizliktir. Bir kadının soyadını kullanması, aile birliğinin temel taşlarını sarsacak kadar büyük bir mesele değildir.
Sosyal medyanın gündeminde yer bulan konuların, gerçek gündemimizi gölgelemesi üzücü. Toplumsal önceliklerimizi doğru belirlemeli ve gerçek sorunlara odaklanmalıyız. Bu, sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da güçlü olmamız şarttır ki unutulmamalı, güçlü toplum güçlü kadınlar ve güçlü kadınlar güçlü toplumlar demektir.