Rıfat Açıkgöz

SENİ TAŞTAN TAŞA ÇALARIM GÖNÜL

Rıfat Açıkgöz

Türk edebiyat tarihinde aşkları efsane olmuş beş çift aşık olduğu bilinmektedir. Bunların aşkları dilden dile dolaşarak günümüze kadar gelmiş ama hiç birisi de bir türlü sevdiğine kavuşamamışlar her birinin başından çeşitli olaylar geçmiştir.

    Edebiyat tarihinde yazdığına göre bu aşıkları şöyle sıralaya biliriz: Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber ve Zeycan ile Asuman. Bir başka rivayete göre Tahir ile Zühre de aşkları efsane olan aşıklar arasında yer almaktadır.

    Bu şiirde insan gönlünü sanki sevdiğine kavuşamayan bir aşık olduğunu kabul ederek bütün aşıklara benzemeye çalıştığını ve bir türlü sevdiğine kavuşamadığını dile getirmeye çalıştım

 

Dört mevsimin hepsinde yaz isten

Hiç sıkıya gelmen her gün naz isten

Hala benden on sekizlik kız isten

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Haline bakmadan aşığım dersin

Kimseyi beğenmez Leyla istersin

Çok bencilsin hep kendini seversin

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Her akşam eğlence fasıl istersin

Soyu sopu belli asil istersin

Yanmaktan korkarsın Aslı istersin

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Bazen olur ben bir Keremim dersin

Başın alıp diyar, diyar gidersin

Sen gördüğün her güzeli seversin

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Sen hece seversin Elif seversin

Gerdana dökülmüş zülüf seversin

Bulamazsan kara bağrın döversin

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Ben Ferhat’ım dersin dağı delemen

Her zaman ağlarsın hiçte gülemen

Hangi yöne gideceğini bilemen

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

 

Çok güzel görürsün çirkin Şirini

Hiç tanımazsın sen aşıkların pirini

Sığ bakarsın göremezsin derini

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Zeycan olur Asumanı ararsın

Her geçenden sevdiğini sorarsın

Aslı olsan sen de nara yanarsın

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Arzu isen arada bul Kamberi

Dua et de su kaplasın her yeri

Yeter artık fazla gitme ileri

Seni taştan taşa çalarım gönül

 

Yüzmeyi bilmezsin dalarsın suya

Arzu gibi dönemezsin yuvaya

Kamberim den çıkamazsın yaylaya

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Tahir im den Zühre için ölmedin

Gurbet ele gidip geri gelmedin

Sevdin ama kıymetini bilmedin

Seni taştan taşa çalarım gönül

 

Yanmayı bilmezsin aşkın odunda

Ölemezsin bir cananın yolunda

Canandan da vazgeçersin sonunda

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Bir güzel görünce düşen peşine

Zemheride çıkan dağlar başına

Bütün emeklerim gitti boşuna

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Azgın sular gibi coşup çağlarsın

İstediğin olmazsa kara bağlarsın

Her güzelin arkasından ağlarsın

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Zemheride lale, sümbül gül isten

Kuru yerde çiçek açan dal isten

Yağmur yağmadan coşan sel isten

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

 

Asla seçemezsin ak la karayı

Çulun yok istersin köşkü sarayı

Sevgilim zanneden gökteki ay ı

Seni taştan taşa çalarım gönül.

 

Canda mı keramet yoksa tende mi?

Sen de mi kabahat yoksa bendemi

Söyle Karacaoğlan senin deden mi?

Dur durak bilmeden gezersin gönül.

Yazarın Diğer Yazıları