Metin Kösedağ

Türkiye'nin Irak'taki menfaatleri...

Metin Kösedağ

KUZEY Irak’taki fotoğraf her geçen gün biraz daha net ortaya çıkıyor.
 
Bölgesel Kürt Yönetimi’nin yaptığı referandum kuşkusuz dengeleri alt üst etmiştir.
Ancak şu da bir gerçek ki, Barzani bu kadar tepkiye rağmen neye, kime ve ya kimlere güvenerek “atbaşı” bildiğini okuyor, kestirmek güç.
 
Bunu sorgulamak, Türkiye paralelinde iyi irdelemek ve ortaya çıkarmak gerekiyor.
Türkiye Hükümeti sözlü olarak gereken tepkileri verdi.
 
Ancak yaptırımlar konusunda “ince elenip, sık dokuyor” sanırım.
 
Çünkü; şu ana kadar elle tutulur, gözle görülür bir yaptırım göremiyoruz.
Sadece Habur sınır kapısının tek taraflı kapatıldıği söyleminin dışında.
Elbette ekonomik ve askeri anlamda yaptırımlar belki caydırıcı olabilir.
 
Ancak Barzani’yi köşeye sıkışktıracak hamleler daha belirgin ve daha keskin olmalı.
En önemlisi de sadece Barzani’ye değil, Barzani ile hareket eden İsrail gibi ülkelerin de Birleşmiş Milletler nezdinde köşeye sıkıştırılması gerekiyor.
İran, Irak ve Türkiye her ne kadar birlikte hareket ediyor gibi görünse de Irak’ın bu üçlü içindeki en zayıf halka olduğunu biliyoruz.
 
Çünkü; kendi topraklarında yıllardır meydana gelen oluşuma güçleri yetmemiştir.
Bundan sonra da dışardan özellikle Türkiye ve İran’dan destek görmediği sürece yetmeyecektir.
 
Bir de işin Rusya boyutu var.
 
Suriye konusunda aslan kesilen Rusya Lideri Putin’in Kuzey Irak’taki gelişmelerle ilgili her hangi bir adım atmamış olması ve sessizliğini koruması çok manidar.
Sanki buradaki oluşumu destekliyor bir havası var.
 
Amerika ise “cılız” sözlü uyarılarla yetinmeye çalışıyor.
 
"İsrail’in de açıktan destek verdiği Bölgesel Kürt Yönetimi’nin son hamlesi aslında yıllardır süre gelen bir sürecin son noktasıdır."
 
Bakın 90 yıllarda bu bölgedeki hadiseler konusunda eski liderlerimizin söyledikleri bugün bir bir ortaya çıktığını görüyoruz.
 
Turgut Özal’ın 1990’da 12 milyon, Süleyman Demirel’in 1991’de 10 milyon, Batılıların 15 milyon, Kürtlerin 20 milyon civarında düşündüğü Türkiye’deki Kürt nüfusun, Demirel’in deyimiyle ‘Kuzey Irak’taki Kürtlere yönelik hissiyatları’, Türkiye’nin Kuzey Irak politikasında gözardı etmemesi gereken bir olgudur. 
 
Türkiye, Kuzey Irak’taki Kürt, Türkmen, Asuri ve diğer unsurların siyasî iradelerine saygı duymalı, bu halkların Irak’ın toprak bütünlüğüne zarar vermeyen, ancak demokratik bir Irak’ta söz sahibi olabilme çabalarına, bölgede gerçek bir barış ve sükûnetin sağlanması adına destek vermelidir.
 
Yıllardır Türkiye bu anlamda her türlü desteği vermiştir. Hem de fazlasıyla. Ancak bugün ortaya çıkan durum pek de bu desteğin karşılığı değil. Türkiye de bu anlamda stratejik davranmalı ve Kuzey Irak’taki menfaatlerini gözardı etmemeli.
 
GÜNÜN SÖZÜ
 
Ağaç düşse de yakınına yaslanır... Anonim

Yazarın Diğer Yazıları