DÜN sabah işe giderken, radyoda güzel bir program vardı.
Başını kaçırdığım için ortalarına denk geldim sanırım.
Programa konuk olan bir gazeteci Türkiye ve Dünya’daki süreci değerlendiriyor.
Bunu değerlendirirken hak, hukuk ve adaletin üzerine basa basa bazı tespitlerde bulunuyor.
Mesela diyor ki; “Allah Türkiye’nin ve dahası Erdoğan’ın yanında...”
Nedenini de şöyle sıralıyor:
- Nerede ezilen varsa Erdoğan ve dahası Türkiye orada.
- Nerde zulme uğrayan varsa Erdoğan ve Türkiye “banane demiyor” ve orada bitiveriyor.
- Ne zaman bir sıkıntı yaşansa farklı bir gelişme ile dört ayağının üzerine düşüyor.
En sonunda; “Allah doğru olanın yanındadır...”
- O yüzden Allah, Türkiye’yi seviyor.
- Her şeye rağmen Türkiye yüzd.e 11 büyüme sağladı.
- O kadar sıkıntıya rağmen yüzde 11’lik büyüme büyük bir rakamdır, her ülkeye
nasıp olmaz, diyerek sözlerini tamamlıyor.
Bu adamı dinlerken, şöyle gerilere kadar gittim.
Yani 15 yıl öncesine kadar.
15 yıl önce Türkiye neydi şimdi ne oldu.
Gerçekten büyük bir değişim içinde.
"Her şeye rağmen yılın son çeyreğinde yüzde 11 büyüyen Türkiye o yüzden hedef tahtasında."
Devlet “Önce vatandaşım” diyor.
Nalıncı keseri gibi eskigisi gibi kendine yontmuyor.
Kurumlar şefaflaştı.
İnsanlar artık karakolların önünden geçmekten korkmuyor.
Evleri gibi görüyor, canı istediğinde gidip, polisinin, komiserinin çayını içebiliyor.
Yeterli mi elbette değil.
Ama; dünyada yaşanan o kadar hadiselere rağmen sadece “bu yılın 3. çeyreğinde yüzde 11’in üstünde” bir büyüme gerçekten taktire şayandır.
Bu büyüme “inşaat yaparak” büyümemiş, yatırım ve istihdam üreterek sağlanmış.
Elbette en önemli konu ise bu büyümenin artık vatandaşa da yansıması gerekiyor.
“Asgari ücretlinin sırtından dönen ekonominin” canlanması için de özellikle yerli sermayenin önünün açılması ve devletin sunduğu teşviklerini sonuna “denetim mekanizması” oluşturarak takip etmesi gerekiyor.
Yoksa aldığı teşviği “tekrar ekonomiye kazandırmak için çabalamayan” işadamının ekonomiye katkısı da pek düşünülemez.
Sonuç olarak; Türkiye ateş hattında olmasına rağmen AB ülkelerine göre giderek gelişen ve büyüyen bir ülke.
Hükümete düşen büyümeye endeksli vatandaşın yaşam kalitesini standartların üzerine çekmek olmalıdır.
GÜNÜN SÖZÜ
Lüks, zengini yıkar ve fakirlerin sefaletini bir kat daha arttırır. Denis Diderot