Metin Kösedağ

TEKRARI YOK...

Metin Kösedağ

 

HİKAYE: Hikâye kelimesi Türkçe Sözlük’te “Gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düzyazı türü.” biçiminde tanımlanmaktadır.

Hikâye, insanoğlunun ilk edebî ürünlerinden olan destanlarla birlikte doğmuş ancak günümüze kadar önemli değişimler geçirmiştir.

Hikâyenin modern anlamda edebî tür hâline gelmesi 19. yüzyıl yazarlarının metinleriyle mümkün olmuştur.

Hepimizin birer hikayesi vardır.

İyi, kötü.

Aslında hayatımız da birer hikayeden ibarettir.

Doğada “öleceğini bilerek” yaşayan tek tür biz insanlarız.

Bir gün kapanacak bütün ışıklar ve o sonsuz bilinmeyenler denizinde yüzeceğiz.

Hayata dair her ne varsa ardımızda kalacak.

Tüm mutlukları, sevinçleri, acıları, hayalleri ve hayal kırıklıklarıyla hayatımız, bizden sonra “bizi hatırlayanların zihinlerindeki hatıralardan” ibaret olacak.

İşte o anılarda kalacağız ancak.

Her ne varsa bize dair, yad edenlerin gönlündeki hüzünlü birer siluet, hafızalarda izi hızla silikleşen solmuş, sararmış birer fotoğraf karesi olacak. Kimisi bir şarkıda hatırlayacak bizi, kimisinin aklına o en sevdiğimiz yemekten aldığı ilk lokmada geleceğiz.

Kimisinin boğazına düğümlenecek hatıramız, kimilerinin aklına bile gelmeyeceğiz…

Velhasıl “muhteşem bir lütuf” yaşamak.

Mühim olansa her anını mümkün olduğunca doldurmak.

Hakkını vermek bahşedilen adına hayat denilen muazzam nimetin.

Ve fakat esas mesele de bir gün mutlaka biteceğini unutmamak.

Sonlanacak bir filmin aktörleri olduğumuzun bilincinde yaşamak…

Yunus’un “Benim burada kararım yok, ben buradan gitmeye geldim. Bezirgânım metaim çok, alana satmaya geldim. Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için. Gönüller dost evi için, gönüller yapmaya geldim” dediği o çok kıymetli makamın farkına varmak…

Demem o ki ciddiye al almasına hayatı çünkü; “tekrarı yok.”

Ama çok da bunaltma - sıkma o canını çünkü; “aslına bakarsan sonu olan hiçbir hikayenin pek de bir kıymeti yok…”

Ama; hayat hikayesi farklıdır.

Bize bahşedilen bir ömürdür.

Sev sevebildiğince, gül gülebildiğince.

Ağla; ağlamaktan korkma sev gözyaşlarını da dolup, taşıp, göz pınarlarından süzülme vakti geldiğinde.

Çünkü; son nefesinde, hayatın bir film şeridi gözlerinin önünden geçtiğinde sevdiğin, güldüğün, ağladığın anları izleyeceksin kendi ömrünün filminde.

İşler güçler, kazançlar kayıplar, mağlubiyetler galibiyetler olmayacak o filmin hiçbir karesinde.

Sonuç olarak; yeni bir yılı daha devirdik.

Acısıyla tatlısıyla geçti, gitti.

Yeni bir yıla ‘merhaba’ diyoruz.

Hayatı anlamlandıran, bize bahşedilen hayatı çar-çur etmeden, edebimizle, “çürük elma” gibi etrafa pis koku yaymaktansa, “hayatın” hakkını vererek yaşamalıyız.

Önemli olan da bu değil mi?!

Yazarın Diğer Yazıları