SPORUN, dahası futbolun içinde olanlar çok iyi bilirler.
Özellikle seksenli yıllardan sonra Belediye Başkanı olmak isteyenlerin mutlaka futbol kulüpleri ile içli-dışlı olması gerekiyordu.
Çünkü; o dönemlerde kulüpler büyük oy potansiyeli olarak görülüyordu.
Hatta futbol kulüpleri bir çok siyasinin “seçim vaadinin ilk sırasında” yer aldığını biliriz.
Bulundukları kentin takımları için yapacakları icraatları sıralarlardı.
Kimi şampiyonluk sözü verirdi, kimisi kulübün geçmiş dönemlerine dem vurarak bunları gidermek için seçilmeleri halinde olmadık vaatler verirlerdi.
Bu durum 2000’li yılların başına kadar devam etti.
Özellikle Anadolu kulüplerinin kaderleri genellikle bulundukları kentin Belediye Başkanlarının elindeydi.
Mesela bir Kocaelispor’un Sefa Sirmen dönemindeki şahlanışını çok iyi hatırlıyorum.
Bugün gelinen nokta ise ortada.
O günkü Kocaelispor’dan bugün eser yok.
"Şehrin takımını ligde tutmak, ya da bir üst kademeye çıkarmak o başkan ve ekibini en az br dönem daha 'belediyenin başında tutumak' anlamına geliyordu."
Aynı şekilde Gaziantepspor’un Celal Doğan dönemindeki durumunu da bugün gibi hatırlıyorum.
Keza Kayserispor’un durumu da farksız değildi.
ANAP’lı Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinbulut’un soğuk baktığı Kayserispor 80’lı yallarda 3. Liglerde epey sürmüştü.
SHP’li Niyazi Bahçecioğlu Belediye Başkanı olduğu dönemde Kayserispor’un da şahlanışı başlamıştı. 3. Lig’den 2. Lig’e ardından o zamanın 1. Ligi olan ve şimdinin Süper Lig’ine yükselmesini sağlamıştı.
Demem odur ki, o dönemlerde siyasiler futbol kulüplerini adeta “oy potansiyeli” olarak görürlerdi.
Haksız da değillerdi.
Bahçecioğlu’ndan sonra gelen Şükrü Karatepe ve Mehmet Özhaseki de yıllarca futbol kulüplerinin yönetimlerini ellerinde bulundurdular.
Yazımın başında dediğim gibi, 2000’li yılların başına kadar mecburiyet olmamasına rağmen bir zorunluluk olarak görülürdü.
Çünkü; o şehrin takımını ligde tutmak, ya da bir üst kademeye çıkarmak o başkan ve ekibini en az bir dönem daha “Belediyenin başında tutmak” anlamına geliyordu.
Şimdi devir değişti.
Artık kulüpler her ne kadar yüzde yüz olmasa bile Belediyelerden bağımsızlaştı.
En azından siyasiler artık kulüpleri oy potansiyeli olarak görmediği gibi, taraftarlar da Belediye Başkanlarını sırf kulüplere sahip çıkması için desteklemiyor.
Son örneğinde olduğu gibi.
Mesela Kayserispor’un bulunduğu durum 30 Mart 2014 seçimlerinde gündeme dahi gelmemesi bunun en canlı örneği olarak karşımıza çıkmıştı.
Ancak; bugünkü konjonktürde bu durum değişmiş gibi. Özellikle Kayserispor’un içinde bulunduğu durum 31 Mart 2019 yerel seçimlerine endekslenmiş gibi.
Siyasilerin Kayserispor’a olan ilgisi de sanki bunu gösteriyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Toplumsal gelişmenin de, çürümenin de temelinde, yöneticilerin tavırları yatar.
M. Kemal Atatürk