Metin Kösedağ

Önyargıdan kurtulalım...

Metin Kösedağ

TOPLUMLARIN içinde bulunduğu “psikolojik durum” ne yazık yaşamlarına da sirayet ediyor.
 
Hele de o psikolojik durum bozuksa vay o toplumun haline.
 
Mesela kendi yakınımıza, eşimize, dostumuza, iş arkadaşımıza bakalım.
 
Herkesin bir sürüncemesi var.
 
Herkesin bir hesabı, herkesin bir de odak noktası var.
 
Siyasiler için “koltuk” belki son nokta gibi görülebilir ama, bu koltukları çeşitlendirdiğimizde son noktaya varmak bazen bir ömrü dahi alabiliyor.
 
Futbol sever için de 90 dakikanın bitiş düdüğü kendini kanalize ettiği tarafın galibiyetle biten bir sondur.
 
Ancak bu her zaman istenilen düzeyde olamayabiliyor.
 
Her odaklanan noktanın sonu da mutlu bitemeyebiliyor.
 
Koltuk bekleyen siyasinin bir anda kendini “sıradan” bir durumda bulması onun için çekilmez günlerin başlangıcı oluyor çoğu zaman.
 
Futbolda şampiyonluk beklenen yolun sonunda kendini bir alt kümede bulmak hayal kırıklığının son noktasıdır.
 
Bir de “etliye sütlüye” dokunmadan bunların dışında yaşam kaygısı olmayan, “nerede akşam orda sabahı” yaşayanlar var.
 
Onlar gözlerinde görünmeyen pembe gözlüklerini yatakta dahi çıkarma gereksinimini duymazlar.
 
Sürekli hülyalarda ve yaşamın anlamını idrak etmeden güya hayat sürmeye devam ederler. Tabi ki bu üçüncü insan çeşidi için hayat her zaman rahat olamayabiliyor.
 
Yaşları ilerlediğinde geriye dönüp baktığında bir taşta kertiğinin dahi olmadığını görmesi işte o zaman pembe gözlüklerinin kendilerine hayatları boyunca yalan söylediğini anlamış olurlar.
 
Ama; iş işten çoktan geçmiştir, geriye dönmek artık imkansızdır.
 
Bunları neden anlattım.
 
Bakınız son yıllarda Kayseri olarak “tatlı rüyalar”, güzel “hülyalar” görüyorduk.
 
Kayserispor neredeyse şampiyonluğa oynadığı dönemleri yaşadık.
 
Erciyesspor ise 2007’den sonra bocaladığı dönemleri geride bırakarak şampiyon olup tekrar üst düzeye geldi ve son üç sezonda gelinen nokta adeta iç sızlatıcı.
 
Kayserispor’un ligin ilk yarısındaki durumu da farksız değildi.
 
Gerçek tam karşımızdaydı.
 
Her ne kadar bir çoğumuz bunun farkında olamazsak da, bugün gelinen nokta maalesef “içimizi kanatıyor...”
 
Tabi ki bu durumdan kurtulmanın çeşitli yolları vardır.
 
Geçmişte Kayseri bu yollardan epeyce geçmiştir, tecrübelidir.
 
Geriye dönüp baktığımızda nasıl başarmışız, nasıl ligde kalmışız ve nasıl kenetlenmişiz onu düşünmeliyiz.
 
Bu işler sadece sahadaki futbolcu, kenardaki teknik heyet ve yönetimlerle olabilecek işler değil.
 
Topyekun kenetlenmek lazım.
 
Takımların yanında olmak lazım.
 
Gün bugündür deyip “son tekmeyi de ben vurayım” mantığını kısa süreliğine de kenara bırakmak lazım. Kayserispor adına Dr. Erol Bedir
 
Başkanlığındaki yönetim iyi bir yol aldı ve sorunsuz gidiyor. Ama Erciyesspor için bunu söylememiz imkansız.
 
Dedim ya, bir kez olsun takımlarımız adına içinde bulunduğumuz “önyargı psikolojisi”ni bir kenara bırakalım.
 
Bırakalım ki, gerçeği çok daha iyi idrak edelim.
 
Yok hâlâ bildiğimizden devam edersek korkarım kötü son hepimize kabarmış faturalar olarak geri döner.
 
GÜNÜN SÖZÜ
 
Güven ruh gibidir, terkettiği bedene asla geri dönmez. Shakespeare

Yazarın Diğer Yazıları