SON dönemlerde mülteci konusu siyasilerin “birinci siyaset malzemesi” oldu.
Bir taraf mültecileri sahiplenirken, diğer taraf “biran önce ülkelerine geri gönderilmeli” fikrini savunuyor.
Birinci taraftan bakacak olursak;
Savaşın kol gezdiği, kimin kiminle savaştığı belli olmayan Suriye bataklığında “din kardeşimiz” dediğimiz insanları kaderine terk etmek doğru olamazdı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti her zamanki gibi büyüklüğüne yakışır bir politika izledi ve herkesi kucakladı.
Bundan ötesi de olamazdı.
Resmi kayıtlara göre 3 milyonu aşan Suriyeli var Türkiye’de.
Öyle ki, evini, barkını, mesleğini ailesini bırakıp gelenler var.
Kim ister bağını bahçesini ve kurulu düzenini bırakıp bilmediği bir yola girmek.
Bunların hepsini aynı kategoriye koymak da doğru değil.
O yüzden mülteci konusu çok hassas bir konudur.
Öyle “iki lafla siyaset malzemesi” yapılacak bir durum da değildir.
Bundan sonrası için gidecekler için yol açılmalı, kalacaklar için de devlet düzeni içerisinde ülke insanına entegre olmaları sağlanmalı.
Varsa içinde çürük elmalar-ki mutlaka vardır- geldikleri gibi geri gönderilmelidir.
Yine diyorum, mülteci konusu öyle iç siyaset malzemesi yapılacak bir konu da değil.
Bunun artıları ve eksileri mutlaka iyi irdelenmeli.
İkinci cepheden bakacak olursak;
Milyonları aşan mültecilerin elbette ülkeye zararları da var.
Ama; koca koca insanların çıkıp, “provakatörce” hareket etmeleri de ülke insanına büyük zarardır.
En ufak “ferdi olayda” çıkıp, genelleme yapıp, sırf “siyaset yapmak” adına hareket edenler şunu iyi bilmelidir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içindedışında olup biteni gözler, gözlemler yapması gerekeni zamanı geldiğinde yapar.
O yüzden kimse özellikle mülteci olaylarında kendine “rant” sağlamaya çalışmasın...
Kaybeder...