MALUMUNUZ günlerdir döviz aldı başını gitti.
Dünyanın baş belası Amerika Birleşik Devletleri “sözü dinlemeyen” ülkeleri zor durumda bırakmak için elinden ne “alçaklık” geliyorsa ardına koymuyor.
Rusya ile başlayan sürece İran’dan sonra Türkiye de eklendi.
Neymiş efendim; “Rahip Brunson’u vermezseniz görürsünüz...” edasında tehditler ve akıl almaz sıkıştırmalar.
Tabi ki bu ABD’nin başındaki şizofrenin tek başına yapabileceği iş değil.
Bunun bir çok ayağı var.
Amerika’yı avucuna alan Yahudi lobisinden tutun da Türkiye’ye 15 Temmuz kumpası kuran Fetö papazına kadar.
Hepsi dört koldan terör ve darbelerle yapamadıklarını şimdi ekonomik anlamda yapmaya çalışıyorlar.
ABD’yle Türkiye arasında yaşanan Bruson krizinin ardından ABD’ye giden Türk heyetinin önüne koyulan istekler belli.
Rahip Andrew Brunson’un ev hapsinde tutulması ve serbest bırakılmamasını müteakiben ABD-Türkiye arasında patlak veren krizin çözümü için ABD’ye giden Türkiye heyetinin masaya koyduğu pazarlık unsurları, daha önceki taleplerin tekrarı niteliğinde.
ABD tarafı ise, daha önce sadece Brunson’un serbest bırakılması talebi üzerinden yürüttüğü pazarlığa, şimdi Türkiye’de tutuklu tüm ABD vatandaşları ile konsolosluk çalışanlarının da serbest bırakılmasını eklemiş vaziyette.
Daha önce Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Al papazı ve papazı’ sözleriyle içini doldurduğu Fetö’nün iadesi karşılığı Brunson’un serbest bırakılması şartı tümüyle rafa kaldırılmış görünüyor.
Zira, müzakerelerin içeriği de bağlamı da tümüyle değişmiş bir halde.
Ankara, iki bakana uygulanan yaptırımların kaldırılması, İran’a uygulanan ambargodan muaf tutulma, Halkbank’ın eski iki numarası Mehmet Hakan Atilla’nın serbest bırakılması ve Halkbank’a ceza kesilmemesi gibi kapsamlı ve çok boyutlu taleplerle masaya oturuldu.
Ancak, son dolar operasyonuna bakıldığında Amerika’nın Türkiye’den “istediğini alamadığını” gösteriyor.
Türkiye’nin “boyun eğmeyen” “dik” duran anlayışı karşısında aslında bir nevi şaşkınlar. Çünkü; o eski Türkiye’de istedikleri gibi at koşturdukları için yeni Türkiye’den pek de hoşnut değiller.
Aslında son bir yılı değerlendirdiğimizde ABD’nin Türkiye ile asıl meselesinin bir tek rahip olmadığını görüyoruz.
Onlar için sorun Türkiye’yi istedikleri gibi yönetememeleri.
Türkiye’nin yönünü Rusya ve Çin gibi ülkelere çevirmesi onlar için kabul edilir bir durum olmaktan çıktı.
O yüzden FETÖ darbesini desteklediler olmadı, PKK’yı sahaya sürdüler olmadı şimdi son çareleri ekonomik anlamda Türkiye’yi sıkıştırmak.
Rusya ve İran’a yaptıklarını bir nevi Türkiye’ye de uygulamaya çalışıyorlar.
Peki biz millet olarak pes edecek miyiz, asla. Madem savaş ilan ettiler, biz de millet olarak birlik ve bütünlük içinde ülkemizi sonuna kadar desteklemeliyiz.
"Mesele Ahmet, Mehmet meselesi değil, Türkiye meselesidir."
STK’ların başını çekeceği ve tepki odağının giderek büyüyeceği yeni bir çalışma başlatılması gerekiyor.
Ve en önemlisi her bireyin bugünden tezi yok “fedakârlık” yapması kaçınılmaz bir hal almıştır.
GÜNÜN SÖZÜ
Biz, gerektiğinde tüm fertleriyle inancı, vatanı, bayrağı, devleti uğruna savaşabilen, bunu göze alan bir milletiz. Recep Tayyip Erdoğan