KAYSERİ siyasi hayatında geriye dönüp baktığımızda kimlerin gelip geçtiğini saymaya kalksak sütunlarımız yetmez.
Derler ya; “kimisi gelir geçer, kimisi iz bırakır diye…”
Siyasetçilerin kimi iyi niyetleri ile ellerinden bir şey gelmezse dahi “didindi durdu”, didinmeleri bir sonuca varmadı ise de en azından halk nezdinde “Allah razı olsun” denilecek kadar iz bıraktı.
Kimileri ise yapabilecekleri o kadar iş olmasına rağmen “kılını bile kıbırdatma” gereği duymadı, geçti gitti.
Bunlara ise “halk nezdinde” nelerin denildiğini söylememe gerek yok herhalde.
Önceki gün İYİ Parti Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ziyaretimize geldi.
Ataş, nezaketi, yapıcılığı, ile örnek bir siyasi kimlik.
Onu milletvekilliğinden önce Pınarbaşı Belediye Başkanlığı döneminden tanıyor vatandaş. O dönemde bıraktığı intiba da iz bırakacak cinstendi.
Hiçbir zaman ne siyasî kimliğini ne memleketini zora sokacak bir adım attı. Yeni partisine geçtiği zaman bile sükûnetini öyle korudu ki, “Ataş yapıyorsa bir bildiği var.” denildi.
Taraftarlarını hep sağduyuya çağırdı ve taşkınlıklara engel olmak için yapıcılığı ile adeta set oluşturdu.
Meclisteki konuşmalarına baktığımızda da “akılcı” şeyler söylüyor.
Evet, eleştiriyor ama kırmadan, germeden, ispatı, delili ile doğruyu savunuyor…
Salt muhalefet yapacağım diye “her şeyi siyaset malzemesi haline” getirmiyor.
Kayseri’ye neler yapılması gerekiyorsa onu dile getiriyor çünkü; halâ Kayseri’nin sokaklarının, ilçelerinin, kasabalarının içinden uzaklaşmış değil.
Gücü nispetinde bir muhalefet partisinde ne yapılabilecekse onu yapıyor.
Böyle de devam etmeli. Kayseri’nin yolunu bilmeyen vekillerin olduğu yerde Ataş için bir kaç kelam yazmak çok olmasa gerek.
Ataş ile ilgili yazarken, gelmiş geçmiş o kadar siyasetçiyi düşündüm ki; bazılarının adını bile hatırlamakta zorlandım.
Adını hatırlamakta zorlandıklarım arasında iktidar partisinin vekilleri dahî vardı, bunu fark etmek daha acı…
Şimdilerde ne yaparlar, bizler basın mensubu olduğumuz halde haberdar değiliz. Biz haberdar değilsek vatandaşın hatırlaması hiç mümkün değil.
Peki, siyasî partiler böyle isimleri neden listelere koyarlar?
Gelip geçen vekillerin varlığından ziyade siyasî partilerin böylesi isimlere listelerin seçilecek sıralarında yer vermesi daha sorunlu bir durum.
Burada siyasî partilere ve o partilerin içindeki, türlü nedenlerle listelere müdahale edenlere çok iş düşüyor.
Listelere sırf “torpilli ya da paralı” olduğu için yerleştirilenler de gelip geçici oluyor.
Örneğin, Muharrem Eskiyapan’ı hatırlayan kaldı mı şimdi ya da Pelin Gündeş Bakır’ı…
Öte yandan, yıllardır bizzat tanımasak bile Turhan Feyzioğlu adını duyarız mesela…
Geçmişe dönmeye de gerek yok, halihazırdaki vekiller arasında bile henüz vekillik süresi dolmamasına rağmen şimdiden adı bilinmeyenler var…
Vekillik döneminde “iz bırakacak işler” yapmamak bir vebal ise iz bırakacak isimleri listelerde seçilecek yerlerde değerlendirmemek de başka bir vebal.
Ama işte; her şey gelir geçer de, vebalin ederi geçmez. Ne demiş atalar; ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni tartar…