NE DE çabuk unutuyoruz. Bizden olmayan acıları, bizim olmayan “can yakıcı” duyguları.
Burnumuzun dibinde olup da canımızdan olmadığı için yok saydığımız feryatları.
Ne de çabuk unutuyoruz.
Keşke “kırgınlık, kızgınlık ve kin duyguları” da bu kadar çabuk unutulabilinse.
Neden insanların acılarına sadece “iki kelime” ile katılmak yeterli geliyor ki.
Bu kadar mı duyarsızlaştık.
Katılaştık, taşlaştık.
Eşini çocuğunu kaybeden insanların yanından geldiğimizde, kendi eşimizi ve çocuğumuzu gördüğümüzde nasıl da şükredebilecek kadar “duygusuzlaşabildik.”
Onlara bir şey olsun anlamında demiyorum Allah herkesin sevdiklerini ve sevenlerini birbirine bağışlasın.
Demek istediğim “başkasının haline bakıp kendi halimize şükredecek” kadar nasıl da kötüleştik.
Evet, yakın bir zaman önce yanı başımızda Suriye’de, Irak’ta nice insanlar öldü, nice emeller uğruna.
“Barış, kardeşlik, sevgi,” bu tür duygular insanlar ölmeden yaşanılması mümkün olmayan duygular gibi geldi bize.
“İnsanlar ölmeden bu barış denen katil gelemez mi insanların içine? “
Madem ki barış bu kadar güzel bir şey, bunu haykıran insanlar neden ölüyor.
Neden sadece bu kelimeleri kullanan insanlar can çekişiyor.
“Ruhen ve bedenen” eksikliklere uğratılıyor.
İnsanları yargılamaktan; onları sevecek vakti, güzelliklerini görecek hali bulamaz hale geldik ve ne yazık ki farkında bile değiliz.
Şunu söylemek istiyorum günler öncesinde gözyaşları döken insanların acısına sadece “iç çekip” üzüldüğümüz o olaya onlar halen bugün, bu gece ağlıyor, ağlamaya devam ediyor ama bizim kaç gülüşlerimiz geçti üstünden kim bilir.
“Barış için insanlar öldü sesiz kalanlar barış içinde yaşıyormuş gibi yaşıyor.”
O ölen insanları çok az hatırlamaktan hatta hiç hatırlamamaktan hiç sıkılıp utanmadan devam ediyoruz.
"Ateşe dokunmadan da ısınabiliyorsak, o 'bi çare' insanların yakınmalarını da yüreklerimizde hissedebiliriz."
Gönlümüzdeki şefkatin, sevginin, ve merhametin ağırlığınca insan olduğumuzu hatırlayalım.
İslam devletlerinde her geçen gün yaşanan “ızdırap” dolu olaylar ne yazık ki artık “normalmiş” gibi gelmeye başladı hepimize.
Bir hışımla kalkıp, bağırıp çağırıyoruz, ama ötesi yok.
En acısı da toplum olarak alıştık;
Ölüme, zulüme, kan ve göz yaşına...
Belki de bu kadarını yapabiliyoruz... (TEKRAR)
GÜNÜN SÖZÜ
Gönül, gönül verilerek alınır. Mevlana