HERKESİN bir hayali vardır.
Kimi para hayali kurar, kimi güzel bir araba, kimi güzel bir eş, kimi de güzel bir “aş” hayali...
Öyle ki insanoğlu “hayalsiz” asla yaşayamaz.
Yaşantısının her safhasında mutlaka kurduğu bir hayali vardır.
Büyükler hayal kurma becerisi ve hakkını yalnızca çocuklarda görür.
Tohplum olarak biz; tam gerçekçi olmayı seçer, hayalden uzak durmayı da meziyet sayarız.
Aslında hiç de öyle değil, çünkü en çok hayali büyüklar kurar.
Hayatta belli kırılma noktaları vardır bizim için; evlenmek, çocuk yapmak, meslek sahibi olmak gibi…
Bunlardan biri için diğerini feda edebiliriz. Sanki hepsini istemeye hakkımız yokmuş gibi. Azla yetinmeyi seçeriz.
Belki de bize zamanında aza kanaat etmek öğretildiği içindir bu, ya da toplumda daha çok takdir görmek içindir.
Sonuçta yaşımız büyüdükçe hayal kurmayı unuturuz.
Hayal kurmayı, “fazladan bir şeyler istemek” zannederek kurduğumuz hayallerden suçluluk duymaya başlarız.
Kalbimiz, biz büyürken kabuk bağlar yavaş yavaş.
"Oysa hayal kurmanın suçla, günahla, yanlışla uzaktan yakından ilgisi yoktur."
Hayallerimiz bizi “bir çocuk masumiyetiyle” istediğimiz yerlere taşır.
İçinde yaşamak istediğimiz bir dünyayı kurmamızı sağlar.
Bu dünyanın sertliğinden bizi az da olsa uzaklaştırıp kurallarını yalnızca bizim belirleyeceğimiz bir hayatın içinde kısa bir zaman için taşır bizi.
“Hayal kurmak başkadır, hayalperest olmak başka…”
Gerçekçi olmak başkadır, ümitsiz olmak başka…
Bu iki sert uca sırtımızı dayayıp canımızın yanmasına seyirci kalmak yerine “gerçekçi hayaller” kurabilen sonra da bunları gerçeğin kendisine dönüştüren biri olmayı seçmeliyiz.
Memnuniyet, mutluluk, güzellik, sevinç ve iyilik duyguları varken acı gerçeklerin altında ezilip kapkara dünyalar yaratmak niye?
Bırakalım hayallerimizin pembeliği az da olsa ışık versin karanlıklara…
Çünkü; yaşımız büyümüş olabilir ama kalbimizin çocuk tarafına sus demeden ona arada bir kulak vermek çok keyiflidir.
Her şeye rağmen, hayallerden ziyade “gerçeklerle yüzleşmenin hazzını” da hiç bir şeyden alamazsınız.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.” Hz. Muhammed (sav)