TÜRKİYE her zamanki gibi çetin bir dönemden geçiyor.
Kendisine kurulmak istenen tuzağı bertaraf etmek için Afrin’e “Zeytin Dalı Operasyonu” başlatan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu girişimini “durdurmak(!)” için dışardakilerden ziyade içerdeki üç-beş çapulcunun ses etmesi bizlere pek de yabancı gelmedi.
Hatırlayın; 2013 Haziran’ında başlayan “Gezi Kalkışması”nda da aynı durum yaşanmıştı. O gün de adı geçen odalar, şahıslar devreye girmiş ve ülkenin aleyhine çalışmaya başlamışlardı.
Bugünki de o günkinden farklı değil.
Bunların böyle davranması aslında bizleri pek şaşırtmadı, şaşırtmamalı da.
Elbette devlet bunların seceresini çok iyi biliyor.
Özellikle de dış bağlantılarını çok iyi tespit etmeli.
Vakıf ve dernekler adı altında Türkiye aleyhine yapılan çalışmaların iyi irdelenmesi gerekiyor.
Çünkü; Türkiye’de öyle dernek ve vakıflar var ki... Öyle ki hem bu ülkenin her türlü imkanını kullanıp hem de aleyhine çalışmaktan geri kalmıyorlar.
Özellikle de Alman destekli vakıflar konusunda yıllardır yapılan tartışmaların ne denli yerinde olduğu da her geçen gün biraz daha net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Ne zaman Türkiye bir adım ileri atsa bu dernek ve vakıfları yönetenlerin sesi çıkmaya başlıyor.
“Dışarıdan beslenen” ve kumandaları dış destekli olan bu tür yerlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.
Nasıl ki Almanya hükümeti bir dönemler oradaki Türk dernek ve vakıflarına yaptırımlar uygulayarak kontrolü altına aldıysa Türkiye de bu buna benzer uygulamalarda bulunmalı.
Kesinlikle bunların ensesinden inmemeli.
Nereden ne aldıkları çok iyi takip edilmeli.
Yoksa bugün “Zeytin Dalı”na söz edenler, yarın da bir başka şeye başkaldıracaklar.
Bir de bunların ünvanında “akademisyen” yazmaları da çok ilginç.
Düşünsenize ülkenin her türlü imkanını kullanacaksın, her türlü özlük haklarını son kuruşuna kadar kovalayıp alacaksın, ama “milli bir meselede” yaşadığın toprakların devletine başkaldıracaksın.
Ve en önemlisi de bunlara hiç kimse bir şey demeyecek!
Yazık, hem de çok yazık...
Tarihte buna benzer bir çok olay yaşamış bu millet.
Cennet mekan Sultan II. Abdülhamid Hân ne demiş; “Hak arayan varsa, hakkını verin. Baş kaldıran varsa, başını kesin...” Evet, bu lafın üzerine laf söylemek haddimize değil.
"Ülkenin bekası, ülkenin geleceğinin söz konusu olduğu yerde ünvanı ne olursa olsun, gereken yapılmalı."
Yapılmıyorsa da yapmayanlardan hesap sorulmalı.
GÜNÜN SÖZÜ
“Hak arayan varsa, hakkını verin. Baş kaldıran varsa, başını kesin.” 2. Sultan II. Abdülhamid Hân