Uzun oldu Kayserispor ile ilgili yazı yazmayalı.
Fark ettim ki, bir hayli dilim şişmiş...
Kayserispor her zaman olduğu “sancılarla dolu” bir sezonu yaşıyor.
Ve bu “sancılar” artık takıma yapıştı, geleneği haline geldi.
Aslında dünya üzerinde bulunan futbol kulüplerinin tamamında bu tür “sancılar” vardır.
Yani bu durum, futbolun doğasında var ve bu oyunun her zaman aynı tutan bir matematiği de yok.
En kötüsü de kadir bilmezlik; bugün kazandığınızda iyisiniz, yarın kaybettiğinizde sizden kötüsü yok.
O yüzden futbola “günübirlik” bir oyun desek yanlış tabir etmiş olmayız.
Ama tabi bizim konumuz Kayserispor.
Kayserispor, mantı gibi, pastırma gibi bu şehrin işaretidir.
Hatta hatta şehrin bir markasıdır; herkesin, özellikle yönetimine dahil olmak için “can attığı (!)” yegâne markadır hatta.
Taraftar için ise karşılık beklemeden, bedenini, parasını, zamanını yoluna serdiği; “gözbebeği”dir.
Ancak “gözbebeğimiz” kurulduğu günden bu yana benzer sıkıntıları yaşıyor.
Sıkıntıların ibresi bazı zamanlarda/yönetimleri artıp azalıyor.
Bu durum Türkiye’nin diğer kulüpleri için de geçerli elbette ama bizim sorumlu olduğumuz takım şehrimizin takımı ve “gözbebeğimiz”e sadece lafta değil icraatte de sahip çıkmalıyız.
Kime sorarsan “en büyük Kayserisporludur” ama, ömründe zerre desteği olmamıştır ya, “gözbebeği”ne öyle uzaktan sahip çıkılmaz işte.
Kazandığında sevinip, kaybettiğinde üzülmek de yetmez.
Türkiye’deki kulüplerin çoğu borç batağında, Kayserispor için de durumlar çok parlak değil.
Bugün “gözbebeğimizin” başındaki Berna Gözbaşı’nın takıma maddi desteğini esirgemediğini biliyoruz.
Üstelik de bunu yakın çevresinden tepki almasına rağmen yapıyor.
Peki durum böyleyken, daha neden birileri “tekere çomak” sokmaya çalışır, anlamış değilim.
İnsan “gözbebeği”ne bu kadar hoyrat davranır mı?
Ufak hesapları
bırakın!...
Bugünki Galatasaray maçı, Kayserispor için çok önemli.
Hatay’dan alınan galibiyet belki de elimizi biraz güçlendirdi ancak ne yazık ki teknik heyet bağlamında oluşturulmaya çalışılan hava takıma zarar verecek gibi.
O yüzden “ufak hesaplar” peşinde olanlara söylemek istediğim şudur:
Uğur Kulaksız olur, bir başkası olur o yönetimi bağlar.
Siz takıma “nasıl zarar vermeyiz...” O’nu düşünün!..