ASLINDA 1999 depremi “aklımızı başımıza” getirmişti.
Önce Gölcük sonra da Düzce depremleri, depremle yaşamamız gerektiğini bir kez daha öğretmişti.
Geçmiş tecrübelerden ders alınması gerektiğini hatırlatmıştı.
Siyasi irade, kamu yönetiminde yer alan görevliler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımız “bu gerçekle yüzleşilmesi” gerektiğinin farkına varmıştı.
Gerçekten de söz konusu deprem sonrasında yeni binaların yapımıyla ilgili önemli düzenlemelere gidilmişti.
Mevzuatta “kayda değer düzenlemeler” yapıldı ve katı kurallar getirildi.
Yeni inşa edilen binaların daha dayanıklı olması sağlandı.
İlk başlarda tüm binaların depreme dayanıklılıklarıyla ilgili tespit çalışması yapılacaktı.
Dayanıksız binalar yıkılacaktı.
Önemli adımlardı bunlar.
Zira kaçınılmaz bir gerçek olan deprem engellenemeyeceğine göre hazırlıklı olmaktan başka çaremiz de yoktu.
Ancak, yönetimlerin de vatandaşların da önemli bir hastalığı vardı.
O da “yeni bir deprem oluncaya kadar” unutmak.
Belki ekonomik durumlar belki de başka öncelikler yapılması gerekenlerin ötelenmesine yol açtı.
Zaman zaman hatırlandı elbette.
1999 yılının 17 Ağustos’unda, Kasım ayının 12’sinde anma etkinlikleri düzenlendi ve televizyonlarda haberlere konu oldu.
Yine 2011 yılındaki Van depremi ve günümüze kadar gelen etkisi küçük gibi görünen çeşitli depremlerle hatırlandı.
Ve şimdi de Elazığ-Malatya depreminin yıkıcı etkisiyle karşılaşılınca ülke gündeminde ilk sırayı aldı.
Ama acı haberlerle birlikte.
Unutulmamalıdır ki, deprem bir doğa olayıdır ve engellemek mümkün değildir.
Yapılacak şey, gerekli önlemleri alarak vereceği zararı ve tahribatı azaltmaya çalışmaktır.
Ötesi yok.
Bunun için de depreme hazırlık hep öncelikli gündem olmalıdır.
Hem ülkemizi yönetenler açısından hem de vatandaşlar açısından.
****
KAYSERİSPOR KENDİ
KENDİNİ ATEŞE ATIYOR....
ANKARAGÜCÜ maçı belki de son fırsattı.
Belki de Kayserispor’un ileriye umutla bakması adına en önemli müsabakaydı.
Ama yine olmadı.
Sayısız fırsatı kaçırdı, rakip 10 kişi kaldı. Bir defa geldi, puanı da aldı götürdü.
Hatta son pozisyonda direkten dönen topla neredeyse galibiyeti kaçırdı.
Tabiki o dakiya kadar Kayserispor’un yaptıklarını görmezden gelemeyiz.
Çok iyi başladığı maçta öne de geçti.
Bir çok pozisyon da buldu.
Sonuçta değerlendirilemeyen pozisyonlar Kayserispor’u karamsarlığın içinde bıraktı.
Robert Prosinecki doğal olarak maç sonunda “pes etmeyeceğiz” diyecekti ve öyle de dedi.
Ama; kadro içindeki seçimleri de bu puan kayıplarında etkili oldu.
Mesela Emre Demir fiziki olarak çok yetersiz.
Hele hele bu durumdaki Kayserispor’da oynatılması hem Emre’ye hem de Kayserispor’a büyük zarar.
En önemlisi de Artem Kravets gibi bir golcün “yanında oturuyarsa” sorunu başka yerde aramayacaksın.