CUMARTESİ akşamı bir mesaj geldi telefonuma.
Mesajı atan kişi çok kıymetli bir ağabeyim.
Sanatı da, siyaseti de, sporu da yani bir çok işi beraberinde yürütür.
Kayseri dendi mi onun için akan sular durur.
Attığı mesaj bir köşe yazısı.
Yani Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından İsmail Kılıçarslan’ın “İnşa, ihya, işlev...” adlı yazısı.
- “... Metinciğim bu yazıyı müsait zamanında oku...”
Merak ettim hemen okudum.
Yani yazı İstanbul’daki tarihi alanlar ile ilgili.
Bakalım İsmail Kılıçarslan ne demiş, sizlerle paylaşmak istedim.
“... Konya’da, Kayseri’de, Bursa’da, son zamanlarda Kahramanmaraş’ta gördükçe düşündüğüm, zihnimde çerçevesini belli belirsiz çizdiğim o meselenin adını sonunda İstanbul’da, Yedikule Hisarı’nın bahçesinde çay içerken koyabildim....”
***
“.... Bu 16 yüzyıl boyunca hem Bizans hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde çeşitli tadilatlar, türlü restorasyonlar görmüş bu yapı bu yanıyla İstanbul’a sahiplik etmiş her medeniyet ve ülkenin ortak mirası haline gelmiş.
Son restorasyonunu 1970’lerde görmüş hisar. Bu tarihten sonra da yavaş yavaş ihmal edilmiş. Yanılmıyorsam 2009 yılında da kapısına kilit vurulmuş.
Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, Yedikule Hisarı’nı bir süre önce Vakıflar’dan devralıp pandemi sürecini de çok çok iyi değerlendirerek bu eşsiz mirasın kapılarını yeniden açmış. 20 yıl civarında sürecek bir restorasyon planının da startını vermiş.
Bu güzel haberden sonra gelelim zihnimde oturttuğum çerçeveye...”
***
“...İnşa ve ihya ettiğiniz yapının “amacını” doğru planlayabilme kabiliyeti. “Burayı inşa ve ihya ediyorum ama burası ne işimize yarayacak?” sorusunu sormak ve bunun doğru cevabını bulabilmek. Yoksa elinizde bir adet Hamamönü Mahallesi oluyor. İnşa da ediyorsunuz, belli oranda ihya da ediyorsunuz ama koca mahalleyi kapıları dışa hep kapalı olan STK’lara verip bölgeyi “hayalet şehir” hüviyetine çeviriyorsunuz...”
***
Yazının konusu, İstanbul’daki tarihi yapıların restore edildikten sonraki “kullanımları”nı içeriyor.
Yani; buradaki yanlıştan bahsediliyor.
Böyle olunca aklıma Kayseri’deki tarihi alanlar geldi.
Mesela Kayseri Kalesi, Kayseri Mahallesi’ni hiç düşündünüz mü?!...
Maalesef İstanbul’daki durum neyse Kayseri’de de O’dur.
Yorum sizin...
SUÇLU KENARDA!...
ŞİMDİ Bayram Bektaş çıkıp ne diyecek gerçekten merak ediyorum.
Gerçi ne diyeceği bu satten sonra pek de önemli değil.
Aslında iki maçta “neler yapabileceğini (!)” belli etti.
Diyeceği değil yaptığı önemli ise, ben de diyeceğine değil, yaptığına bakıyorum.
Maçı yorumlamaya da gerek yok.
Çünkü; değerlendirecek bir tarafı da yok.
Bir hafta önce Alanya maçında ne hatalar yapıldıysa, bir hafta sonra Erzurum karşısında da fazlasını yapmak akıl kârı olmasa gerek.
Aslında biraz ironu olacak ama; Berna Başkan kendisi sahaya süreceği 11’i oluştursa bu kadar kötü tercihler yapmazdı.
Enazından kimin ne oynadığını, ne yapabileceğini bilir.
Ama; Bayram Bektaş, uzaydan gelmiş gibi halâ kimin nerde ne oynayacağını “deneme yanılma” yöntemi ile bulmaya çalışıyor.
Alanya maçında olduğu gibi, Erzurum karşısında da yanlış tercihler takımın sonunu getirdi.
Suçlu arıyorsanız, saha içine değil, kenarına bakın.
Belki biraz erken olacak ama; tez elden ameliyat yapılmalı.
Bu işlerde geç kalındığı taktirde nelerin yaşandığını geçmişte fazlasıyla acısını çektik.
O yüzden kimse çıkıp da “daha erken, biraz sabır” mavalını okumasın.