Ölüden medet/yardım istemek, şekli bir benzeyiş değil, fiili bir putperestliktir ve müşrikliktir. Bazı insanlar, Allah ile kendi arasında bir vasıta, aracı, şefaatçiyi kendisine mecbur hisseder. Zanneder ki, Allah, kulunun istediğini bilmiyor, yahut kendisini uzaklarda olduğundan işitmiyor da böyle bir vasıtaya muhtaç olduğunu zannediyor. Halbuki Allah o yarattığı canlıya şah damarından daha yakın olduğunu bilmiyor. 50/Kaf 16 “Ant olsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz insana şah damarından daha yakınız.” Birde deniliyor ki, bir, cumhurbaşkanı, bir, başbakan veya bakanlar, vali gibi makam sahiplerine varıp ulaşmak için, randevu alıp, özel kalem müdürü veya koruması nezaretinde görüşüldüğü gibi. Allah’la da aynı, aracılar, şefaatçiler vasıtasıyla görüşebilineceğini umup, zannedip, türbelerden, şeyhlerden, yatırlardan yardım istenmekte ve bunların, hatırına, yüzü suyu hürmetine, bizim isteğimizi de kabul eder, diye inandırılmışlar. Ama unutulan bir yetki var, Allah, aynı anda milyarlarca yarattığı canlıları, görür, işitir, duyar ihtiyaçlarına aynı anda karşılar. Allahın böyle bir sıfatı ve yetkisi var. fakat yaratılmış olan makam sahipleri sadece bir kişiyi dinleyip ihtiyacını belirler. Aynı anda iki, üç ve fazla kişi konuştuğunda yaratılmışlar anlayamazlar. Ayrıca yaratılmışlara, göz önünde olduğu için suikast yapılıp, ölüm, yaralanma, kaos olabilir. Allah böyle suikast gibilerden, ölümden münezzehtir uzaktır. 2/Bakara186 “Kullarım sana beni sorduğunda söyle onlara ben çok yakınım onlara. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine/isteğine karşılık veririm. O kullarım da benim davetime Kurana uysunlar ve bana inansınlar ki, doğru yolu bulalar.” Yanlış din öğretilenler, ne yazıktır ki, ziyaret yerlerine, türbelere, yatırlara, şeyhlerine, efendilerine giderek, kıtlık, kuraklık, düşman istilası, çeşitli afetlerden, hastalıklardan, ihtiyaçlarından dolayı ölmüşlerden medet ve yardım beklemekteler. Allah Resulü, “Peygamberlerin kabirlerini mescit, tapınak yaptıkla-rından dolayı Yahudilere ve Hıristiyanlara lanet etmiştir.” Kabirlerde yatanların veli, evliya olduğunu Allahın dışında kimse bilemez. Çünkü bilinmeyen/gayıptır. Gayıbı sadece Allah bilir Allahın bu sıfatını/yetkisini başkalarına vermek, bilir demek tevhid anlayışını bozar ve şirke düşer insan. Yatırlardaki kişilerin veli, evliya olmaları onların duaya ihtiyacı olmadığı manasına gelmez. Onlarda duaya muhtaçtırlar. 47/Muhammed 19 “Şunu bilin ki, Allahtan başka ilah yoktur. Resulüm hem kendinin, hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların bağışlanmasını Allahtan dile. Allah, gezip dolaştığınız yeri de, duracağınız yeri de bilir.” Yatırların olduğu yerlerde onların kutsallığından dolayı, onların aracılığı, hatırına, yüzü suyu hürmetine Allah kabul eder diye kesilen kurbanlar haram ve eti yenmez, tevhidi inanç bozul- muştur. Tevhidi inancın bozulmasına müsaade etmeyen H.z. Ömer, altında Resulullaha biat edilen ağacı, halkın bölük, bölük ziyarete gittiklerini duyunca ağacı kökünden kestirmiştir. Sebebi bu ağaçta bir kutsiyetin varlığına inanılarak ziyaret ediliyormuş ta ondan dolayı ağacı kestirmiş. Ve h.z. Ömer, Hacerül esved taşının karşısına geçerek bilirim ki, bir kara taştan başka bir şey değilsin. 46/Ahkaf 5 “Allahın yanında, Allah’la birlikte kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapanlardan daha sapık kim olabilir. Halbuki onlar bunların tapmalarından habersizdirler.” Buradaki tapma, tazim edip aracı kabul etmektir.