Hz. Peygamberin ve diğer peygamberlerin vahiy almış olmaları ve peygamber olarak seçilmeleri onun ve diğerlerinin, beşeri/insani kimliklerini ortaya çıkartıyor ve bunlar yaratılmış kullardır rableştirilemezler deniyor. Yine peygamberler ve bizim peygamberimiz Allah tarafından korunuyor. 93/Duha 3, “Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.” 93/Duha 6, “O, seni yetim bulup barındırmadı mı?” 93/Duha 7, “Şaşırmış bulup ta yol göstermedi mi ? ” 93/Duha 8, “Seni fakir bulup zengin etmedi mi?” ayetlerden Resulün yetim bulup barındırmadı mı? şaşırmış bulup yol göstermedi mi? Fakir bulup zengin etmedi mi? bu sıfatlar bir kulda insan/beşer de bulunan sıfatlardır. Onun için yetim, fakir, şaşırmış bir varlığa peygamberlik sıfatından başka bir sıfat olan tanrılık sıfatı verilemez. Tanrı olan, bu ve benzeri sıfatları taşıması lazım. Yine, Allah, peygamberleri ve peygamberimizi, Allah’a kul olup ibadet yapmalarını da emrediyor. 21/Enbiya 73, “Onları/peygamberleri, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahiy ettik. Onlar daima Bize ibadet eden kimselerdi.” Tanrılık vasfı verilecek kişilerin çaresizlik, fakirlik, yetimlik ve diğer vasıfları olmamalıdır diye ayetler de Allah, bizlere uyarı yapıyor ve Allah, kendisine ait sıfatları peygamberleri de olsa hiç kimseye verilemeyeceğini hatırlatıyor. Şimdi yine birileri bağırıp çağıracak, kim peygamberi tanrılaştırıyor diye. En fazlada o bağırıp çağıranlar tanrılık sıfatını yakıştırıyorlar. Misal diyorlar ki, “İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınız da, kabirlerdeki ölülerden yardım isteyiniz.” (Mahmut Ustaosmanoğlu Mahmut efendi başkanlığında bir heyet, Ruhul Furkan tefsiri 1992, c, ıı, s, 82) Abdukaziz Bayındır, bu ve benzeri görüşler, Kayseri de Seyit Burhaneddin, Konya da Celaladdin Rumi, İstanbul da Eyüp Sultan, Oruç Baba veya diğerleri, Ankara da Hacı Bayram ve Türkiye’nin ve İslam aleminin çeşitli yerlerinde yapılan şirk çeşitleri, inadına iştahla yapılmaktadır. Yardım istemekle, her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde ki, “Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım/medet bekleriz.” Ayetiyle çelişir, bu katıksız şirk olur. Ayrıca yine 42/Şura 10, ayet “Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde/konuda hüküm vermek, sadece Allah’a mahsustur. İşte bu benim Rabbimdir, O’na dayandım ve O’na yönelirim.” 16/Nahl 64, “Biz bu Kitap’ı/KUR’AN ’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” Kabirlerdekilerden ibret alınacağı yerde yardım bekleniyor. 35/Fatır 22, “…Sen kabirlerdekilere işittiremezsin.”
Hz. Peygamber, Allah’a kul olduğunu, Müslümanlardan olması ve KUR’AN okuması gerektiğini de KUR’AN ’da şöyle açıklıyor. 27/Neml 91, “De ki: Ben ancak, bu şehrin/Mekke’nin Rabbine kulluk etmekle emir olundum. Her şeyde zaten Allah’a aittir.” 27/Neml 92, “Bana Müslümanlardan olmam ve KUR’AN okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur, kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.” Allah, ayetlerde peygamberimizin insan ve kul olduğunu, vereceği hükümlerde yanılabileceğini, peygamberlere tanrılık payesi verilemeyeceğini, bu ve buna benzeri düşüncelerin İslam’da yerinin olmadığını açıklıyor. Kendisi kul olduğu için “Ben ancak bir beşerim/kulum/insanım, dininizden size bir şeyi emredersem onu alınız, ancak kendi kafamdan bir şeyi emredersem, bende bir beşerim/insanım/kulum.” (Müslim, Fedail, 43) yine başka bir rivayette, “Ben bir insanım vereceğim hükümlerde yanılabilirim demiştir.” (Muvatta, Akdiye, 36. 1) şimdi, birileri çıkıp peygamber din koyar, yanılmaz, peygamberin her söylediği dindir, peygamber yardım eder, dolayısıyla peygamberden yardım olursa, diğer din alimlerinden de yardım olur, onları yardıma çağırabilir ve ruhaniyetlerine sığına biliriz deniyor. İşte, şirkin alası budur.