Kemal Yavuz

DİN'DE, İHTİLAFLARDA, HÜKÜM, YALNIZ ALLAH'A AİTTİR

Kemal Yavuz

İnsanın aklı ve yorumlarıyla çözemeyeceği konuları Allah’ın kitabı KUR’AN ’la çözülmesi gerektiğini ayetlerle insanlara hatırlatıyor. Bunu yaparken 1) Allah’ın emri KUR’AN ’a, 2) eğer Peygamber hayatta ise ondan öğrenmeye,  3) Peygamberin bizzat bulunmadığı yer ve zamanlarda ise Peygamberin tebliğ ettiği KUR’AN ’a baş vurulur. Bunu şu ayetlerden anlıyoruz. 42/ Şura 10. “Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir konuda hüküm vermek yalnız Allah’a aittir. İşte, bu Allah benim Rabbimdir, Allah’a dayandım ve O’na yönelirim.”  16/ Nahl 64. “Biz bu kitabı KUR’AN ’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri konuları insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” Yine 4/ Nisa 59. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan ulil emre idarecilere de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahrete gerçekten inanıyorsanız o’nu Allah’a ve Resulünün tebliği KUR’AN a götürün, bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” Burada konu Resule götürün demek, eğer Resul hayatta ise hiçbir sıkıntı söz konusu olamaz ve problem Peygambere arz edilir ona göre çözüm olur. Peki Resul hayatta değilse, o zaman tebliğ ettiği, ayetlerde de belirtildiği gibi ihtilaflardan arınmış tek kaynak KUR’AN dır, konu neyse KUR’AN ’a göre çözülecektir delil bu ayetlerdir. Peygamber hayatta iken konu neyse O’na götürülür, ama hayatta değilse son kaynak delilin KUR’AN  olduğudur. Peygamber hayatta olsa dahi o konuyu Peygamberde KUR’AN ’dan çözecektir, çünkü “ 42/ Şura 10 ve 16/ Nahl 64. Ayetlerde “Bir konuda ihtilafa düşerseniz o konunun hükmünü Allah’a bırakın.” Emri bizlere uyarıdır. 
İnsanlar topluluklar halinde yaşarlar, bu toplu yaşamada ortak kararı, ortak prensipleri, ortak ordu hazırlamayı, savaş ve barış kararları gibi işleri hayata geçirmek gerekir. Elçi, Hz. Muhammed kendi döneminde toplumun baş yöneticisi idi, ayrıca vali ve ordu komutanlarını da atardı. Bunlar o dönemin düzenini sağlamak gibi bir fonksiyona sahipti. Eğer 4/ Nisa 59. Ayeti, elçiye itaatten ve emir sahiplerine itaatten dine ilave, farz veya haram helal koyma yetkisi verilmiş olsaydı, biri çıkıp aynı mantıkla emir sahibi de kendinden evvelki dini hükümleri değiştirebilir iddiasında bulunurdu. O zaman emir sahibi birisi çıkar, zinayı, hırsızlığı, içkiyi, kumarı, orucu ve namazı kaldırıyorum bunlarda benim yetkilerim diyebilirdi. 
Emir sahiplerine itaat edin ayetini, kendini Allah gibi dini hüküm koyucu mertebesine çıkartırsa o zaman sonuç ne olur düşünelim, şirk olur. Eğer elçiye itaat ile, elçi dine ilave yapar, helal ve haram konur denilir ve böyle anlaşılırsa, kendinden sonra gelen idareciler ve o konuyla ilgili kimseler de aynı yetkiye sahip olurlar. Bu genelde böyle anlaşılmış ve uygulama Hz. Peygamber, Ebu Bekir ve Ömer zamanından sonra KUR’AN ’a zıt ve aykırı işler dine ilave edilmiş ve o zamanın idarecileri, siyasi güç ve konumlarını koruyabilmek için, yanlarına fetva verecek birçok yalakada bulmuşlar o günden bu güne bu yanlışlık devam etmektedir. O günün yanlışlıkları uydurma hurafelerle (hadis adı altında) bu günlere de yol açmıştır. Peki Allah’ın emri ne olacak, 29/ Ankebut 51. “Kendilerine okunmakta olan KUR’AN !ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için o KUR’AN ’da rahmet ve ibret vardır.” 43/ Zuhruf 44. “Doğrusu KUR’AN , sana ve kavmine (bütün insanlığa ) bir öğüttür. İleride ahrette ondan KUR’AN ’dan sorumlu tutulacaksınız.”
 

Yazarın Diğer Yazıları